4-6 Şubat Atacama � Uyuni
Bugün Aymara dilinde �yük hayvanlarının mekanı� anlamına gelen Uyuni�ye doğru yola çıkıyoruz. Gobi çölünden tecrübeli olduğumuzdan yanımıza bol miktarda su alıp otobüsteki yerlerimizi alıyoruz. Sınıra kadar otobüsle gidip Bolivya�ya geçtikten sonra jepplere binerek yolumuza devam edeceğiz. Otobüste tura katılacak bizim dışımızda 1 Brezilyalı ve 1 Şilili daha var.10 dakika sonra Şili�den çıkış işlemlerimizi gerçekleştireceğimiz sınıra ulaşıyoruz. Daha erken davranıp gelen tur otobüslerinden dolayı sırada 2 saat bekledikten sonra Şili�den çıkışımızı alıp Bolivya sınırına doğru yola çıkıyoruz. İki ülke arasında yaşanan sorunlar sanırım ara bölgenin daha geniş olmasına sebep olmuş. 20 dakika daha yol aldıktan sonra Bolivya sınır kapısına ulaşıyoruz. Sınır kapısında Amerika vatandaşlarına ayrı bir ilginin olması dikkatimizi çekiyor. Bu ülke vatandaşlarından talep edilen belgeler arasında gidiş-dönüş bilet, otel rezervasyonu, Bolivya�ya neden geldiğine dair dilekçe, davetiye mektubu, sağlık sigortası, sarı humma belgesi ve 135 dolar vize ücreti. Bu bana bizim Avrupa için gereken Schengen vizesi başvuruların da yaşadığımız sıkıntıları hatırlatıyor. Bu uygulamanın bir benzeri ile daha öncede Brezilya�da karşılaşmıştım. Bolivya ve Brezilya kendi vatandaşlarına uygulanan vize uygulamalarının aynısını o ülkenin vatandaşları kendi ülkelerine geldiğinin de uygulayabiliyor ama bunu galiba bir tek biz beceremiyoruz. Amerika Brezilya vatandaşından 135 $ vize parası ve ekstra 5 belge istiyorsa Brezilya�da ülkelerine gelen Amerika vatandaşlarından bu belgelerin aynılarını talep ediyor. Biz Avrupa�ya gitmek için konsolosluktan randevu almak, sağlık sigortası yaptırmak, bankada ne kadar paramız varsa onu göstermek, hotel rezervasyonu yaptırmak, uçak rezervasyonu yaptırmak ve neden gidiyorsun sorusunu duymak zorunda kalırken Avrupa�nın her hangi bir ülkesinin vatandaşı ülkemize girerken ya vize almıyor ya da havalimanında 30 $ karşılığında 5 dakikada vizesini alarak ülkemize girebiliyor. Bizde sonra dış politikada çok başarılı olduğumuzla ilgili göğsümüzü kabartıp duruyoruz. Bravo?!
Giriş işlemlerimi gerçekleştirmek için otobüsten inip polis kulübesine yönlendiğim de sınır görelisi ters bir şekilde dışarıya çıkmamı istedi. Beni dışarıya çıkarttıktan sonra bizimle aynı grupta olan Şilili ile konuşmaya başladılar. Konuşmanın sonunda orta yolu buldular ve bizde işlemlerimizi gerçekleştirmek için sırayla içeriye girebildik. Bolivya bizden vize talep etmediğinden işlemimizi 1 dakikadan daha kısa bir sürede halledip bizi dışarıda bekleyen arabalara çantalarımızı yüklemeye başladık. 16 kişi olduğumuz dan 6 lı 3 gruba ayrılıp arabalara bindik. Bizim arabada benim dışımda; Erdem, Mesut, Tamer, Gökçe ve Emrah yer aldı. Arabalar hazır haydi yol alalım�
Arabayı kullanan genç kaptanın verdiği coco yapraklarını çiğneyip yanaklarımızın yanında bekletmeye başlıyoruz. Coco yaprağı yüksek irtifada daha rahat seyahat edebilmek ve daha yüksek irtifaya hızlı alışmak için kullanılıyor. ( her çiğneyişimizde Tulga abiyi anıyoruz )Ulusal parka girmek için kişi başı 150 Bolivyanos ödüyoruz. Ulusal parka girip ilerlemeye başladıktan sonra ilk durağımız Laguna Blanca ( Beyaz Göl ) oluyor. �Es ta es mi Tierra..� (Burası benim topraklarım) tabelasının önünde değişik kombinasyonlarda fotoğraf çekip içeriye kahvaltıya giriyoruz. Kahvaltının menüsünde tereyağı, reçel, kahve ve çay var. Kahvaltıyı yapıp tekrar yola çıkıyoruz. Güneşli başladığımız günde hava yavaştan kapanıp yağmur çiselemeye başlıyor. İkinci durağımız Laguna Verde. 4300 metre yüksekliğindeki bu yerde yağmur yağdığı için fazla duramayıp yolumuza devam ediyoruz. Daha önce Murat Hocanın da bahsettiği Laguna Polques�e varıyoruz. Buranın özelliği gölün kenarında bulunan küçük termal havuz. Yağmur yağmasına rağmen üstümüzü çıkartıp Emrah ile beraber havuza dalıyoruz. Hava 10 derece olmasına rağmen suyun sıcaklığı 30 derecenin üzerinde. Kendimizi 5 yıldızlı otellerde bulunan kışlık havuzlarda gibi hissediyoruz. Bu havuzu onlardan ayıran özellik doğanın içinde olması ve suyun içinde bulunan farklı mineraller. Havuzun içinde olmak güzelde çıkıp kurulanmak ardından üstü giymek zor iş arkadaş! Neyse o işlemi hastalığa meyal vermeden hızlı bir şekilde halledip tekrardan kaptan şoförün direktifiyle yola koyuluyoruz. Bizim genç şoförün kanı fazla kaynadığından nerede gidilmeyen yol varsa girmeye başlıyor. Geçen yaz Gobi çölünde patlayan tekerler ve bozulan araba ile çok uğraştığımızdan arada yavaşla diye şoföre söylüyoruz ama nerde. Arabadan gelen takır tukur sesleri teypte çalan Bolivya halk türküleri bile bastıramıyor. 15 dakika sonra muhteşem son gerçekleşiyor ve arabanın vites kutusu bozuluyor. Arkadan gelen arabalardan yardım alarak arabayı 30 dakika da tamir edip yolumuza devam ediyoruz. Allahtan gece konaklayacağımız yere çok yakınız ve orada arabaya bakım yapabilecekler. Araba takur tukur ilerleyip son sırada hostele vardığında diğer araçtakiler çoktan yemeğe oturmuşlardı. Hostele girerken camdaki stickerler dikkatimi çekti. Biraz incelediğimde 2008 yılında yapıştırılan VARUNA BACKPACKERS stickerinı görmem gecikmedi. Bu an bana 2008 yazındaki Hindistan gezisini hatırlattı. Bu gezide yaptığım Delhi – Amritsar yolculuğu belki de hayatımda yaptığım en zorlu gündüz yolculuklarından biriydi. Bu yorucu yolculuğun sonunda Altın Tapınağa vardığımız da Candaş ile beraber VARUNA BACKPACKERS stickerinı gördüğümüz an aklımdan hiç çıkmaz.
Keyifli yolculuğun ardından odalara yerleşip sofranın başında toplanıyoruz. Bugün ki menümüzde haşlanmış sebze, makarna, salata ve kola var. Yemeğimizi yedikten sonra göl kenarında yürüyüşe çıkıyoruz. Hava kapalı olmasına rağmen flamingolar ve lamaların seyretmek ayrı bir zevk veriyor. Yürüyüşten döndükten sonra akşam yemeğini yiyip erkenden uykuya dalıyoruz. Bu arada akşam yemeğinde ne yediğimizi merak ediyorsanız patates çorbası içtik. Bizim Bolivyalı rehberin söylediği gibi asıl Bolivyalı şimdi olduk, iyi geceler.
2.Gün
Sabah 06:00’da uyanıp hostelin içinde biraz dolandıktan sonra 07:00′ de kahvaltımızı yapıyoruz. İrtifa yüksek hava temiz olunca insan erkenden dikiliyor ayağa. Yükseklikten dolayı gece pek temiz bir uyku çekmediğimizden uyuklaya uyuklaya yollara düşüyoruz. Bugün ki rotamızda; Arbol de Piedra, Laguda Salada, Laguna Helada, Laguna Elada, Piedra de Condor ve St Cristobal Kilisesi var. Yükseklik arttıkça hava biraz daha bozmaya başlıyor. Biraz yol alıp tepeye çıktığımızda bizi bembeyaz bir manzara karşılıyor. Her mola verdiğimizde üzerimize kalın bir şeyler alıp atlayıp arabadan doğanın keyfini çıkartıyoruz. St Cristobal’ a geldiğimizde ilk olarak kiliseyi gezmeye gidiyoruz fakat kilise kapalı. Kilisenin kapalı olduğunu gördükten sonra tekrar merkeze doğru yürürken kapalı bir salonda maç yapanları görüyoruz ve dalıyoruz içeriye. Maç bittikten sonra takımla hatıra fotoğrafı çektirip Uyuni’ye doğru tekrardan yola çıkıyoruz. Uyuni’ye varmadan önce tren mezarlığını gezmemiz gerekirken yine arabada oluşan bir problemden dolayı merkeze erken dönmek zorunda kalıyoruz. Biz otele yerleşip aşağıya indiğimizde diğer iki grup Uyuni’ye daha yeni geliyorlardı. Onlar tren mezarlığını gezmişler anlata anlata bitiremiyorlar. Biz de yarın gölden sonra gideceğiz moralleri bozmak yok. Uyuni Güherçile savaşları sırasında biir garnizon şehriyken, bugün çevreye yapılan turistik gezilerin bir başlangıç noktası durumunda. Bu gece Uyuni’de Kutimuy otelde konaklıyoruz. Hostel’de odalar iki kişilik ve duş odaların içinde. Çölde geçen 2 günün sonunda oda da duş almanın keyfi hiç bir şey de yok sanırım. Otele yerleştikten sonra San Pedro de Atacama’da rezervasyonunu yaptırdığımız La Paz biletlerini almak için acentaya gidiyoruz. Acentanın La Paz için bize verdiği fiyat 230 pezo. Fiyat bize fazla geldiğinden acentaya para bozdurmaya çıkıyoruz diye çıkıp otobüs terminalinin yolunu tutuyoruz. İki blok yürüyüp gittiğimiz otobüs terminalinde ilk otobüs firmasının bize verdiği fiyat 90 Bolivyanos! Bu kadar da fark mı olur bu işte bir iş mi var diye yan acentalar dan da fiyat alıyoruz. Ortalama verilen fiyat 100-120 Bolivyanos arasında olunca acentanın verdiği fiyatın ne kadar abartı olduğunu daha iyi anlıyoruz. Hiçbir yere sormayı direk acentadan biletleri alsak bu bize kişi başı 140 Bolivyanos’a tüm gruba vurduğumuzda 2240 Bolivyanos ( 325 $) a mal olacaktı. Biletleri hallettikten sonra happy hour afişini gördüğümüz Extreme Fun Pub’a girip yemek öncesi birer tane bira içiyoruz. Yarın Uyuni Tuz Gölü var. Grubun bir kısmı geceye Extreme Fun Pub’da devam ederken ben Emrah ile biraz lafladıktan sonra erkenden yatağıma giriyorum.
3.Gün Salar de Uyuni
Sonsuzluk ve Bir Gün
Theo Angelopoulos’un anısına
Otelden erken saatte check-out yapıp çantaları emanet odasına yerleştiriyoruz. Uyuni�de ilk durağımız tuz fabrikası ve gölün girişinde ki köy de bulunan hediyelik eşyacılar. Gruptaki alışveriş çılgınlığı burada da devam ediyor. Lama tüyünden kazaklar, bebek elbiseleri, şapkalar, eldivenler ve ma
gnetleri burada da almaktan geri kalmıyorlar. Umarım kızlar her gittiğimiz yerden bir şeyler almaya en kısa zamanda son verecek. Tuz fabrikasında çalışan yaşlı bir amca bize tuzun nasıl işlendiğini anlatıp paketleme nasıl yapılır onu gösterdi.
Uyuni tuz gölühaziran sonundan yağmur zamanının başlangıcı aralık ayının başına kadar kurudur. Fakat yağmur sezonunun başlamasıyla tuz tabakasının üzerini sular kaplar. Salar de Uyuni’nin tuz kapasitesi yaklaşık 10 milyar ton olarak tahmin edilir. Bunun yıllık 25.000 tonu çıkarılarak şehirlere nakledilir. Salar de Uyuni Times dergisinin araştırmasına göre dünya üzerinde görülmesi gereken 25 yer arasında yer alıyor.
Arabadan indiğimizde uçsuz bucaksız beyazlık herkesin gözünü kamaştırıyor. Ayakkabılarımızı çıkartıp kendimizi sonsuz beyazlığın üzerine bırakıyoruz. Gölün yüz ölçümü Türkiye’de ki benzerinin tam 7 katı büyüklüğünde. Mevsimi olmadığından dolayı kaktüs adasına gidemiyoruz. Mart ayı itibari ile suyun yüzeyine çıkacak kaktüs adası bir sonraki sefere kalıyor. Hiç bir dalga ve hareketin olmadığı bu uçsuz bucaksız suya bakanlar sanki gökyüzünü ve bulutları yere inmiş gibi görüyor. Salar De Uyuni kesinlikle dünyanın en sıra dışı yerlerinden biri. Gölün üzerindeki tuz oteli de gezdikten sonra öğlen yemeği için ara veriyoruz. Arabanın arkasında şoförler tarafından hazırlanmış malzemelerden yaptığımız sandviçleri keyifle yiyoruz. Uyuni gölünde yaklaşık 3 saat zaman geçirdikten sonra tren mezarlığına doğru yola çıkıyoruz.
Dün araçta yaşanan sorundan dolayı gidemediğimiz yaklaşık 100 yaşında ki tren mezarlığına uğruyoruz. Terkedilmiş vagonlar, kırık raylar ve lokomotiflerin dışında artan demirlerden yapılan salıncak ve tahterevalli dikkatimizi çekiyor. Grafitiler ile yazılmış yazılar lokomotiflere farklı bir hava katıyor.
Merkeze geri dönüp bir şeyler atıştırdıktan sonra akşam 20:00’de kalkacak otobüsümüze binmek üzere terminalin yolunu tutuyoruz. La Paz’a yolculuğumuz yaklaşık 12 saat sürecek. Dünyanın en yüksek başkenti La Paz’da görüşmek üzere.
hasta luego…
La Paz’a yolculuk,
Nerde kalmıştık? Sanırım en son otobüs ile La Paz’a doğru yola çıkıyorduk. Muavin otobüse bindikten birkaç dakika sonra birşeyler anlatmaya başladı ardından elinde 3 tane cd , bağırmaya başladı ‘ Rambo 1-2-3 ‘.Uzakdoğu da Bruce Lee ve Jackie Chan filmlerinin hepsini ezberledikten sonra Güney Amerika’da sıra Rocky ve Rambo’ya geldi. Otobüsün çoğunluğu 2 dediği için Rambo 2 tv ye takılıyor ve yolculuk başlıyor…
La Paz’dan selamlar. Yolculuk tabii ki tahmin edildiği gibi 12 saat sürmedi. Ufak bir macera atlattıktan sonra La Paz’a ulaşmamız öğlen 13:00’ü buldu. 17 saatlik yolculuğun sonunda ulaştığımız La Paz’da hemen taksilere atlayıp 2 günlük rezervasyon yaptırdığımız ‘Hostal Sol Andino’ya doğru yola çıkıyoruz. Taksiye bindiğimizde ilk olarak dikkatimi taksimetrenin olmayışı çekiyor. Taksimetrenin olmaması pazarlık anlamına geliyor. Eğer taksiye pazarlık yapmadan bindiyseniz taksicinin insafına kalmış demeksinizdir. Taksimetrenin olmaması benim açımdan daha iyi, sonuçta işin içinde pazarlık var ve ben buna bayılırım.
İspanyolca barış anlamına gelen La Paz’ın nüfusu merkezde 1 milyonu bulurken buna banliyöler de eklenince nüfus 2.3 milyona kadar çıkıyor. Dünyanın en yüksek başkenti olma özelliğini taşıyan La Paz’ın havalimanı 4082 metre yükseklikte bulunan El Alto bölgesinde bulunmakta. Ülkenin resmi başkenti aslında Sucre fakat hükümet La Paz’da bulunduğu için burası hükümet başkenti olarak geçiyor.
2 gün konaklayacağımız ‘Hostal Sol Andino’ – Calle Aroma, 6 Zona Rosario, La Paz, Bolivia 591- adresinde. Oda seçenekleri 2-3 ve 4 kişilik . Odalarda tv, wi-fi ve duş mevcut ayrıca sabah kahvaltısı oda fiyatına dahil. 2 kişilik odalarda konaklama gecelik 75 Bolivyanos, 3 kişiliklerde 68 Bolivyanos, 4 kişiliklerde 62 Bolivyanos.
Eğer otobüs normal saatinde La Paz’a ulaşsaydı bugün Peru vizesine başvurup yarın da Death Road rotasını yapacaktık. Otobüsün yaptığı rötar bize 1 güne maloluyor.
Hostel den çıkıp şehri turlamaya başlıyoruz. İlk olarak hostelin 2 yan bloğunda bulunan Sagarnada sokağına giderek 2 gün sonra yapacağımız Death Road ile ilgili acentalardan bilgi almaya başlıyoruz. Günlük turun fiyatları ekipmanlar, hizmet ve bisikletlere göre 350 den 800 Bolivyanosa kadar değişiyor. Hidrolik bisikletlerle çıkılacak en ucuz turlar 500, normal tek amortisorlü bisiklerle çıkılacak turların en ucuzu da 350 Bolivyanos civarında. Bugün turla ilgili fiyat aralığını aldıktan sonra birşeyler atıştırmak için Lonely Planet’in tavsiye ettiği restorantı aramaya koyuluyoruz. Fakat 30 dakika sonucunda bulduğumuz restorantın kapandığını öğreniyoruz. Sonra sokakta gördüğümüz polislerin yanına giderek nerede yemek yiyebileceğimizi soruyoruz. Bize San Francisco Kilisesinin yanında bulunan ‘Lanza’ adındaki yeri tavsiye ediyorlar. Lanza yerel halkın alışveriş yaptığı ve yemek yediği yerlerden oluşan bir alışveriş merkezi. Alt katında kitapçılar, seyyar satıcılar ve oyuncakçıların olduğu alışveriş merkezinin en üst katı yemek bölümüne ayrılmış. En üst katın bir kısmı taze meyvesucular diğer tarafı da pastane tarzı tatlıcılar ve küçük sandviççilerden oluşturuyor. Aralarından beğendiğimiz bir sandviççiye oturup siparişlerimizi veriyoruz. Grubun hepsi carne sandviçden birer tane sipariş veriyor. Carne sandviç bildiğiniz bifteğin daha ince kesilmiş hali. Tavada değişik iki sosla çevrilip sandviç ekmeği içinde soğan ve domates ile servis ediliyor. 5 Bolivyanosa ( 1 TL ) bu keyif bizim için ziyafet. Ben carne(dana eti) yemem başka seçenek yok mu derseniz seçenek çok. Siz de illaki anneniz evde karnıyarık ya da börek içi için hazırladığı kavrulmuş kıymadan yemişsinizdir. Onun aynısı burada var. Tencerede kaynar şekilde kıyma, soğan, domates ve biber. Buradaki ablalar ekmeğin içine bu kıyma karışımını koyduktan sonra üzerine yağda çevirdikleri bir tane de yumurta koyuyorlar -ben katılmadım- . Bu kıymalının fiyatı yumurtalı(huevo) 5 Bolivyanos, sade (solo) 3 Bolivyanos. Çok yemek yememek gerekiyor. Yüksekte olduğumuz için aşırı yemek ve hızlı hareket etmenin sonunda baş ağrısı kaçınılmaz oluyor. Yemeklerimizi yiyip başımızı daha fazla ağrıtmadan erkenden yataklarımıza giriyoruz. Yarın sabahtan ilk iş Peru konsolosluğuna gidip vize başvurusunu yapmak. Buenos noches…
08.02.12 La Paz
Sabah erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Peru vizesine başvurmak için konsolosluğun yolunu tutuyoruz. Konsolosluğa gittiğimizde bize burada vize başvurusu alınmadığını ve 2 blok aşağıda bulunan diğer Peru konsolosluğuna gitmemizi söylüyorlar. Fazla zaman kaybetmeden diğer konsolosluğa doğru yürümeye başlıyoruz. Gittiğimiz 2. Konsolosluktan aldığımız cevap ilkinden daha da garip: Konsolos tatilde pazartesi gelecek! Konsolos pazartesi gelecek tamam ama bizim 2 gün içinde vizeyi alıp yola çıkmamız gerekiyor ne yapabiliriz?El Alto’da başka bir elçilik var orayı deneyin belki orası yardımcı olur.
Büyükelçi ya da konsolos tatile çıkıyorsa yerine başka birisi vekalet etmez mi? Tatile gittiği için Büyükelçilikten aldığımız cevap üzerine El Alto’ya doğru yola çıkıyoruz. Taksi başı 50 Bolivyanosa anlaştıktan sonra El Alto’ya ulaşmamız 30 dakikayı buluyor. Büyükelçiliğe girdiğimizde ilk olarak bize Lima’ya haber vermeleri oranın vereceği cevaba göre de 2-3 güne vizenin çıkıp çıkmayacağının belli olacağını söylüyorlar. Derdimizi bir kez de burada anlatmak
zorunda kalıyoruz. Grubumuz 16 kişi ve bunların çoğu öğrenci yani ülkenize gitme sebebimiz tamamen turistik. Biraz ağlayıp sızlandıktan sonra konsolos biraz yumuşuyor. Bize dün başka bir Türkün daha gelip vize başvurusu yaptığını ama onun başvurusuna hala Peru’dan cevap gelmediğini söylüyor. Dün vize başvurusu yapan 5 kişi varmış bunlardan 4ü Hintli rahibeler diğeri de bizim ‘El Turco’ mazlum Çağdaş. Son yalvarmalarımızdan sonra bize ‘2 gün sonra gelin çaresine bakalım’ diyorlar. Biz zaten yarın ‘Death Road’ da olacağımız için 2 gün sonraya randevu vermeleri bizim için daha iyi..
La Paz’da bulunan Peru Büyükelçiliklerinin adres bilgileri; 1.Büyükelçilik( daha önce vize alınan ama bize artık vize vermediğini söyleyen büyükelçilik)
La Paz, Sopocachi Calle Fernando Guachalla No. 300
668 La Paz, Phone: (+591-2) 2441250, 2444566
Office Hours: 09:00 – 16:00
2.Büyükelçilik( Konsolosun tatilde olduğu Büyükelçilik)
AV. 6 DE Agosto No.2455
Edif. Hilda, OF.402, Sopocachi, Phone: (+591-2) 2440631, 2127223
3.Büyükelçilik( El Alto )
Av. Del Policia No. 951, Ciudad Satelite, Phone: (+591-2) 2815755
Peru vizesi için gerekli belgeler;
Otel rezervasyonu, uçak rezervasyonu, kredi kartı fotokopileri, 2 adet vesikalık fotoğraf (arka fonu beyaz), pasaport fotokopisi ve 30 USD vize ücreti.
İşlerimizi hallettikten sonra tekrar merkeze geri dönüyoruz. Bu kez taksiyle dönmek yerine 137 numaralı halk otobüsüne kişi başı 1 Bolivyanos vererek San Francisco kilisesinin arkasına kadar geliyoruz. Öğlen yemeği yine Lanza’da. Merkeze geldikten sonra grup dağılıyor. Bende Tamer, Erdem ve Mesut ile beraber Lonely Planet’ta görülmesi gereken yerler arasında olan ‘Mirador Killi Killi’ tepesine çıkmaya karar veriyoruz. Taksi ile 10 dakikada çıktığımız tepe şehre hakim konumda. Dönüşte taksiye binmek yerine yürümeyi tercih ediyoruz. Ara sokaklardan şehre doğru inerken sokakta hamburger yapan seyyardan hamburgerlerimizi alıp akşam yemeğini aradan çıkartıyoruz.
Merkeze indiğimizde yarın yapacağımız ‘Death Road’ için Erdem ile birlikte tekrardan acentaları dolaşmaya başlıyoruz. Sagarnada Caddesi’nde bulunan ‘ Madness Adventures ’ ile kişi başı 350 Bolivyanosa yarınki ‘Death Road’ için anlaşıyoruz. Sabah 07:00’ de başlayacak tur akşam 20:00 da sona erecek.
09.02.12 Death Road
Sabah 06:00 da uyanıp hazırlandıktan sonra acentanın önüne gidiyoruz. Ufak bir teorik eğitimden sonra otobüse binip yola çıkıyoruz. Yol üzerinde küçük tezgahların kurulduğu bir yerde durup sabah kahvaltısı için bir şeyler alıyoruz. En yüksek nokta olan 4643 metreye ulaştığımızda otobüsten iniyoruz. Bisikletler otobüsün üzerinden indirilip boylarına göre sıralanırken bizler de üstümüze yeleklerimizi giyip hazırlanıyoruz. Rehberimiz gerekli bilgileri verdikten sonra bisikletlerle düzlük alanda kısa turlar atarak her hangi bir sorun olup olmadığını kontrol etmemizi istiyor. Bisikletlerde her hangi bir sorun yok. Kasklar ve eldivenlerde takıldıktan sonra trafiğin içinden yaklaşık 20 km yol gideceğimiz otoyola doğru pedallarımızı çevirmeye başlıyoruz. Sisin içinde ilerlediğimizden ilk başta ne kadar yükseklikte olduğumuzun farkında değiliz. Ayrıca hızlı gittiğimizden soğuk olan hava daha da sert esmeye başlıyor ve bir zamandan sonra parmaklarımızı hissetmemeye başlıyoruz. Sisler yavaştan çekildiğinde dikkatimizi ilk olarak yolun kenarında bulunan haçlar çekiyor. Haçlar bu yolda daha önce kaza yapıp hayatını kaybedenlere ait. 20 km boyunca aralarda mola vererek tünelin olduğu bölgeye ulaşıyoruz. Tünelin içinde ışık olmadığından kenarında bulunan taşlık yoldan geçmek zorunda kalıyoruz. Bu taşlık yol asfalt bittikten sonra başlayacak olan asıl ‘Death Road’ için bize ipucu vermeye yetiyor. Tüneli de bu şekilde aştıktan sonra Ulusal Parka giriş ücreti olan 25 Bolivyanosu verip giriş yapıyoruz. Burada tekrar otobüse binerek 8 km rampayı tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanış sonunda ünlü ‘Death Road’ bizi karşılıyor.
2006 yılına kadar şehirlerarası yol olarak kullanılan ‘Death Road’ yeni yolun yapılmasıyla kullanıma kapatılmış. ‘Ölüm Yolu’ olarak bilinen Kuzey Yungas Yolu 61 – 69 km uzunluğunda, La Paz’dan Coroico’ya (Bolivya başkentinden Amazon bölgesine) uzanıyor. Bolivya’nın Yungas bölgesinde yer alan yol aşırı derecede tehlikeli olmasıyla tanınıyor. Inter-American Development Bank 1995 yılında buraya “dünyanın en tehlikeli yolu” unvanını vermiş. Her yıl 200 – 300 ziyaretçinin hayatını kaybettiği yolda araçların kaza geçirdiği noktalar işaretleniyor.
40 km boyunca pedal çevirmeyip frene yükleneceğiz. ‘Death Corner’ da fotoğraf çektirdikten sonra aşağı doğru inmeye devam ediyoruz. Yine inerken yolun kenarındaki haçların fazlalığı dikkatimizden kaçmıyor. Yerli halkın dışında buraya gelen turistlerden de ölen sayısı tahmin ettiğimden daha da fazla. Arada verdiğimiz molaların birinde hızlanmaya çalışırken bisikletimin tekeri bir anda patlıyor. 50 km ye yakın bir hızla giderken tekerlek bir anda patlayınca kendimi kenara zor atıyorum. Neyse ki bir şey olmuyor ucuz kurtarıyorum! Arkadan gelen aracı bekleyip tekerleği değiştirdikten sonra tekrardan yola koyuluyorum. Kaybettiğim zamandan dolayı diğer grubu yakalamam 30 dakika sonra onların mola verdiği yerde oluyor. Tur bittiğinde bir köye ulaşıyoruz. Bu köyde birer tane bira içip yemek yiyeceğimiz otele doğru hareket ediyoruz. Acenta turu pazarlarken harika bir otelde harika bir yemekten sonra havuza girip serinleyeceğimizi vaat etmişti. Hotele girdiğimizde yemek yiyenleri görüyoruz ama hiç kimsenin havuza girmemesi garibimize gidiyor. Yemekleri yedikten sonra havuzun halini görünce insanların neden havuza girmediğini anlıyoruz. Havuzun üstündeki sinekleri ve böcekleri temizlemek akıllarına gelmediğinden kimse havuza girmiyor. Yemeklerimizi yedikten sonra havuz kenarındaki şezlonglarda turun yorgunluğunu atıyoruz.
Turu bitirip merkeze döndüğümüzde akşam saat 20:00 oluyor. Hostele gidip duş aldıktan sonra tekrardan dışarı çıkıp La Paz’da ki son gecemizin keyfini çıkartıyoruz. Sokakta dolaşırken insanların kafası başka bir yerde olduğu belli oluyor. Kimileri radyodan bir şeyler dinlerken kimileri de kafelerin kapısından birşey takip ediyor. Meğer bu akşam Copa Libertadores’de Şili’nin Universidad Catolica takımı ile Bolivya’nın Club Bolivar takımlarının maçı varmış. İlk gol bizim takımdan Bolivar deplasman da 1-0 öne geçiyor. Biz de bir kafe de oturup maçı izliyoruz. İlk yarının son dakikalarında ev sahibi takım beraberliği yakalıyor ve maç bu skorla tamamlanıyor. Skordan Bolivyalılar memnunlar , maç bitimiyle silahlar atılmaya başlıyor. Yarın sabah erkenden Büyükelçiliğe gidip Peru vizesini almaya çalışacağız. Vizeyi alırsak ki öyle umuyoruz alır almaz ilk otobüs ile Copacabana’ya doğru yola çıkacağız.
10.02.12 La Paz
Sabah erkenden Deniz ve Tamer’le birlikte Büyükelçiliğin kapısına dayanıyoruz. O kadar erken gelmişiz ki daha Büyükelçilik bile açılmamış. Dışarıda deli gibi yağmur yağıyor. Saat daha 08:25 ve büyükelçiliğin açılmasına daha 35 dakika var. Hostelden alalacele çıktığımdan giydiklerime bile dikkat edemedim. Hava 10 derece ve benim üstümde şort ve t-shirt var, donuyorum! Biraz sağa sola bakıp açık kafe tarzı bir yer arıyoruz ama nafile her yer kapalı. Tek açık bulduğumuz yer balık kızartan teyzelerin dükkânları. O dükkânların içerisinde sabah sabah oturmak da gerçekten mide ister. Neyse saat 08:45 olduğunda büyükelçiliğin kapısını güvenlik açıyor. Önce ilk kapıyı geçmemize bile izin vermezken üstümüze başımıza baktıktan sonra bize acıyıp içeri alıyor. Konsolos saat 09:00 gibi geldiğinde bize Lima ile 1 saat fark olduğunu ancak burada saat 10:00 olduğunda arayıp sonucu alabileceklerini söylüyorlar. Bize ilk önce gitmemizi ve tekrardan saat 12:00 de gelmemizi söylüyorlar. Biz buradan bir yere gitmeyiz zaten geldiğimiz yer 1 saat uzaklıkta diye söyleyince’ peki o zaman burada oturun’ demekten başka çareleri kalmıyor. Oturmaya başlıyoruz televizyonda önce bir gece önceki maç özetleri izliyoruz ardından 1 film bitirdikten sonra saat 10:30 oluyor. Lima’ya ilk telefon açılıyor ama ses yok. Hava soğuk olduğundan karnımız aç olmasına rağmen kimse dışarıya çıkmaya cesaret edemiyor. Sabah gezdiğimizde yemek yiyebileceğimiz pek yer göremedik o yüzden büyükelçiliğin altındaki tavukçunun açılmasını beklemekten başka çaremiz yok. Bu arada büyükelçi üşüdüğümüzü görünce bize coco çayı ikram ediyor. Çaylar biraz da olsa içimizi ısıtıyor. Saat 11:00 olmasına rağmen Lima’dan beklenen haber bir türlü gelmiyor. Lima’dan haberin gelmesi öğleden sonraya kalacağı belli olduktan sonra konsolosa haber verip aşağıdaki tavukçuya bir şeyler yemeye iniyoruz. Tavukçuya indiğimizde içeri girip sağa sola bakan birisi dikkatimizi çekiyor. İspanyolca bilmediği her halinden belli, anlaşacak birini bulmak için tavukçunun içinde dolaşmaya başlıyor. En sonunda kadınla anlaşamayınca bize dönüp aranızda İspanyolca bilen var mı diye soruyor. Ben de hareketlerinden Türk olduğunu anlayınca yanımıza çağırıyorum. Karşınızda konsolosluk listesinde Mazlum Çağdaş diye tanıdığımız Çağdaş. Iki arkadaşıyla birlikte Güney Amerika turuna çıkan Çağdaş 1 aydır yollarda ve Londra’da yaşıyor. Bize Paraguay ve Bolivya’da ki maceralarını anlatırken bir yandan yemeğini yiyor. Çağdaş da yemeğini yedikten sonra tekrardan büyükelçiliğe çıkıyoruz. ( Çağdaş’ın Paraguay-Bolivya sınırında yaşadığı macerayı yola beraber çıktığı Koray’ın yarbanabiryolculuk.com adresinden okuyabilirsiniz)Büyükelçi vizeyi verebileceğini fakat herkesin teker teker gelip parmak izini bırakması gerektiğini söylüyor. Ben de hemen Erdem’e mesaj atıp herkesi büyükelçiliğe getirmesini istiyorum. Biz işlemlerimizi halledip beklemeye koyulduktan sonra gruptakiler parça parça gelip işlemlerini yapmaya başlıyorlar.
Ben, Deniz ve Erdem diğerlerinin işlemleri devam ederken Büyükelçilikten ayrılıp akşam gideceğimiz Copacabana için otobüs bilet ayarlamaya çıkıyoruz. ‘Zona Cemeterio ‘ bölgesinde Copacabana için saat 18:00’e biletleri ayarlıyoruz Copacabana’ya gün içinde 05:30 – 18:00 arasında her 30 dakikada bir otobüs kalkıyor. Bilet fiyatları kişi başı 15 Bolivyanos.
Gruptakiler de geldikten sonra Copacabana’ya doğru yola çıkıyoruz. Copacabana’ya 3 buçuk saatlik yolculuğun ardından yağmurun altında iniyoruz. Otobüsten indikten sonra hemen hostel aramaya başlıyoruz. Yağmurun altında 15 dakikalık araştırma sonunda ‘ Hostal Arco Irısh ‘de 16 kişilik yer bulup yerleşiyoruz. Gecelik konaklama 20 Bolivyanos. Kızlar hosteli beğenmediği için başka bir yerde kalmayı istiyorlar ve hostel aramaya çıkıyorlar. Neyse ki pek uzağa gitmeden karşı taraftaki hosteli beğenip yerleşiyorlar. Vize, koşturma ve yolculuk derken yorulduk. Yarın sabah sınırı geçip Puno’ya doğru yol alacağız. Puno’ya vardıktan sonra aynı gün içinde Uros Kabilesine gidip yüzen adaları gezeceğiz.