Etiyopya’ya gitmeye karar verdikten sonra hemen vize ile ilgili araştırma yapmaya başladık. İnternetten pek sağlıklı bilgi bulamayınca Ankara’ya gidip şansımızı deneyelim dedik. 20 dolar karşılığında vizeyi bir gün içinde verdiler. Sadece bir fotoğraf gerekiyor.Bir aylık single vize 20 dolar, 3 aylık ise multiple ve 30 dolar. Konsoloslukta çalışan Rüya hanım her gelene yardımcı oluyor.
Bilet olayında ise en ucuz Mısır havayolları, daha sonra Emirates ve diğer Arap havayolları geliyor. 400 euro civarı olan bu uçuşların 8-10 saat civarı Kahire veya Dubai aktarmaları var. Türk havayolları ise 1017 TL’ye uçuyor ve bu da 480 euro civarına denk geliyor. Bizim zamanımız sadece 10 gün olduğu için 5 saatlik direk uçuşla gitmeyi yani THY’yi tercih ediyoruz.
Etiyopya bir ay zamanınız olsa gezilecek yerlerini bitiremeyeceğiniz bir ülke. Kuzeydeki Historical Circuit denen bölge Aksum, Gonder ve Lalibela’da bir çok tarihi ve dini yapı ile turizmin gözdesi. Doğudaki Harar Arap ve Osmanlı tarihi ile ilgilenenler için mimarisi ve farklı kültürü ile ayrı bir odak noktası.Simien ve Bale dağları doğal güzellikleri, bitki örtüsü, şelaleleri, sıcak kaynak suları,gölleri, canlı çeşitliliği ve köyleri ile trekking severler tarafından tercih ediliyor. Dünyanın en eski insansı fosili olan 3.2 milyon yaşında ki Lucy’nin bulunduğu 6.000 km uzunluğu ile dünyanın en uzun fay kırığı olan Rift Vadisi ise insanlık tarihine yolculuk yapmak isteyen antropolog ve arkeologların gözbebeği.Timsahlar, zebralar,kurtlar,hippopotamlar ve daha bir çok vahşi hayvanı barındıran Nechisar Milli Parkı ise safari yapmak isteyenleri bekliyor.
Bu kadar tercihin dışında bizim seçimimiz güneyde Afrika’nın en renkli ve orjinal kabilelerini barındıran belkide 5-10 yıl sonra görme fırsatı yakalayamayacağımız Omo vadisi oldu. Burada pek çoğumuzun belgesellerden hatırlayacağı dudaklarına tabak takan mursi kadınları başta olmak üzere onlarca hepsi birbirinden renkli ve farklı kabile yaşıyor. Bu kabileleri 1974 yılında bu bölgede araştırma yapan İngiliz antropologlar bulduğunda yerlilerin Etiyopya diye bir ülkeden bile haberi yokmuş.
Etiyopya’yı hepimiz dünyanın en fakir ülkesi olarak gördük. Açlıktan ölen insanlar, yardım çağrıları hep bu ülkenin adı ile anıldı. Ayrıca dünyanın yüzde dört oranı ile en çok AIDS hastasının bulunduğu, ortalama yaşam süresinin 49 olduğu bir ülke.
Habeşistan dünyanın en yeşil, en göz alıcı ülkesi olarak yazılmış tarih kitaplarına. Şanlı Habeş krallarının hikayeleri anlatılmış her yerde. İtalyanlar çok denese de bir türlü kontrol altına alamamışlar bu Afrika’nın 80 milyon nüfüsu ile en kalabalık ikinci nufusa sahip tek koloni olmayan ülkesini. Afrika ülkelerinin bir çoğu 2. Dünya Savaşı sonrası bağımsızlıklarını aldıklarında bayrak renklerini seçerken Etiyopya bayrağını örnek almışlar.İlk insanların yaşadığı, 3 büyük dinin temelinin atıldığı, Dünya’da ve Afrika’da bir çok ilke imza atan bir ülke nasıl bu hallere düşmüş, anlamak zor.Bu ülke için yazacak o kadar şey var ki insan hayretlere düşüyor. Maraton, Rastafaryalar,Kahve,bal,Lion of Judas… Nil sularının yüzde 85’i bu ülkeden doğuyor, antik çağlardan beri bağımsız bir ülke,Afrika’da Unesco tarafında koruma altına alınan en çok yer burada, Afrika Birliği’nin merkezi, kendine özel alfabesi ve dili var, takvimi ve zaman sistemi farklı, 80 farklı etnik grubu barındırıyor.. Bunlara da gezimiz sırasında yeri geldikçe kısa kısa değiniriz.
Monarşi yılları, Komunizm yılları derken Demokratik Cumhuriyet olmuş günümüzde Etiyopya. Bugünlerde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi. Bu kadar dolu bir ülkeyi gezmekte çok zevkli olacak gibi. Keşke daha fazla zaman olsaydı.
ADDIS ABABA
18.55’te havalanan THY uçağı 5 saat 10 dakika sonra , gece saat 01.05 te Addis Ababa Bole Havaalanına indi. Saat farkımız 1. Hemen doldurduğumuz varış formlarını teslim edip pasaportlarımızı damgalatıp girişimizi yaptık. Vizeyi önceden almanın faydasını gördük. Hemen hemen uçaktan inen herkes havaalanında vize almak için uzun bir kuyruğa girdi. Ama bizim vizemiz olunca boş olan gişelerde 5 dakikada işimizi tamamladık. Bir dolar karşılığı 13.6 Bırr’dan ilk günler yetecek kadar para bozdurduk.
Bu gezide 3 kişiyiz. Benim çocukluk doktorum Armağan Abi ve Esra ile yol arkadaşlığı yapacağız. Kapıdan çıkınca hafif serin, küspe kokulu bir hava bizi karşıladı. Koku bana köyü hatırlattı, serin havayı ise 2400 metre olan yükseklikten dolayı bekliyorduk.
Havaalanından bizim kalmayı planladığımız Piaza bölgesine taksiler gündüz vakitlerinde 75 Bırr karşılığında gidiyorlar. Ama saat gece 12’den sonra fiyat 100 Birr’a fırlıyor. Tabi her ülkede olduğu gibi turist gelip sorduğu zaman 300-400 Birr’dan başlayıp pazarlığa tutuşuyorlar.
Piaza bölgesinde seçtiğimiz hostel Baro Hostel. Burası genelde kara yolu ile Afrika’yı geçen gezginlerin uğrak yeri. 15 dakika süren taksi yolculuğu ile Baro’ya ulaştık. Taksici bize yolda Etiyopya’nın çok güvenli ve barış dolu bir ülke olduğunu anlatmıştı ama galiba bu Addis Ababa için fazla geçerli değil. Hostelin sokağında sarhoşlar taksiye musallat olunca biraz panikleyen şöför sonunda çareyi eline koltuğun altından aldığı sopayla onlara saldırmakta buldu. Korna seslerini ve bağrışları duyan otel bekçisi büyük avlu kapısını hafifçe aralayıp eliyle full işareti yapınca ikinci tercihimiz olan Taitu Otel’e yöneldik. Taitu otel 100 yılı aşkın tarihi ile Addis Ababa’nın ayakta kalan en eski oteli.Hemen Baro Hostel’in bir üst sokağında olduğundan onlarca barın arasından geçerek 2 dakikada bahçesine girdik. Kapıda duran 3 bekçi resepsiyonun yerini gösterdi. Oda var, fiyatı 140 Birr. Hemen odaları check ettik. Basit ama idare eder. Zaten bu saatten sonra da pek tercih yapma şansımız yok. Eşyaları odaya attık. Armağan abi hemen uyumak isteyince çantaları ona emanet edip ben ve Esra birer bira içmeye barlara çıktık.
Piaza bölgesindeki barlar öyle alışık olduğumuz bar formatında değiller. Binaların altında birer küçük in gibiler. En fazla 30-40 kişinin girebileceği yanlarda yüksek masaların olduğu orta kısmında ise herkesin sıkış tepiş dans ettiği yerler. Ortam pis ve ortalıktaki kızların nerdeyse hepsi 5-10 Birr’a müşteri arayan hayat kadınları. İlk girdiğimiz bardaki kalabalıktan rahatsız olup daha sakin olan küçük bir bara geçtik. İçerde sadece 4 masa ve yaklaşık 10 kişi var. 1-2 si ile tanışıp muhabbet ettik. Sonra herkese ayak uydurup Etiyopya ritimleri eşliğinde dans etmeyi öğrendik.Çok eğlenceli bir gece oldu. Bu barlar pek tekin değil ama eğer üzerinize 50 Birr para haricinde hiçbir şey almadan giderseniz bence hiç bir sorun yok. Gece boyunca başka beyaz insan görmedik.
Etiyopya denince hangi bira içilir sorusunu ilk geceden öğrendik. Bir numarada St. George var. İkinci sırada ise az bir farkla Dashen geliyor.Eğer Etiyopya birası olsun derseniz Dashen tercih edebilirsiniz, St. George Fransız şirketin ürettiği bir bira ama ikiside güzel. Şişe bira fiyatları 10 Birr.
1. Gün – Addis Ababa’da kaçırılmaması gerekenler
Sabah saat 8 gibi kalkıp Addis’i gezmeye başladık. Addis’te gün güzel bir Etiyopya kahvesi ile başlar. Bugün Starbucks dahil bir çok ünlü kahve satıcısı buranın kahvelerini kullanır. Ve kahve içmenin adresi tartışmasız Tomaco’dur. 1900 lü yılların başlarından kalma atmosferi ile bu küçük ama sıcak kahve evi Addis’in en iyi kahvesini servis yapıyor. Piaza’da Baro ve Taitu otellere 10 dakika yürüme mesafesinde Wavel caddesi üzerinde yer alıyor. Biz Tomaco’nun kahvelerine hayran kaldık, taze ve güzel bir kekte kahveye eşlik edince, bizi dekorasyonu ile 100 yıl önceye götüren mekan bizden tam not aldı.
Kahvelerden sonra ikinci adres yine Piaza’ya yürüme mesafesinde yer alan St. George Katedrali.Bahçesi, duvarlarının kenarları dua edenlerle dolu. Bir ülkede fakirlik arttıkça insanların dine bağlılıkları o kadar artıyor ya da ülkeyi sömüren iktidarlar bu düzeni devam ettirebilmek adına sürekli dini pompalıyorlar. Haftasonları kiliseler dolup taşıyor. Yollar, kiliseler beyaz örtüleri sarınmış kadınlarla dolu olunca hemen Kenyatta’nın sözü geliyor insanın aklına: “Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.”
Etiyopya’da katolikler için oruç zamanı olduğu için bazı restoranlarda et servisi yapılmıyor. Et ve hayvansal hiç bir ürünü yemiyorlar. Buna süt ,yumurta,bal gibi yiyeceklerde dahil. Katedralin içinde bir de müze var. Yarım saat kaldıktan sonra öğle yemeği ve check-out yapıp eşyalarımızı Baro hostele taşımak için Taitu Otele geri döndük. Yemekte tavuk yesek de tadına bakmak için ortaya bir de Fasting Food siparişi yaptık. Bu yemek oruç zamanı et yemeyenlerin tercihi oluyor.
Etiyopya Yemek Kültürü
Etiyopya yemekleri için belki kitaplar yazılır ama ben genel özelliklerini kısaca anlatmaya çalışayım. Yemekten önce güzel bir kadın önce önünüze büyük ve derin bir metal kap koyuyor. Yanında gelen genç avucunuza biraz sabun sıktıktan sonra bayan bakır ibrikten ılık suyu avucunuza döküyor. Ardından da elinizi kurulamanız için havlu uzatılıyor. Bu yemek öncesi ve sonrası sırayla masada oturan herkese uygulanıyor. Bu geleneksel el yıkama seramonisinin amacı yemeği elle yemeden önce elinizin temizlenmesi.
Yuvarlak masanın etrafına oturanlara yemek yine yuvarlak ve büyük bir tepsi ile getiriliyor.Tepsinin zeminini injera denen krep kaplıyor, üzeri ise sebze ve meyvelerden oluşan değişik sos ve yemeklerle dolduruluyor. Ortaya ise eğer yemek oruç yemeği değilse tavuk veya değişik bir et konuluyor. Zemini kaplayan ve bin yıllık bir gelenek olan injera sadece sağ el kullanılarak parça parça koparılıp yemeklere banılarak yeniliyor. Sağ el çok önemli, kesinlikle sol elin yemek olayına destek amaçlı bile katılmaması gerekiyor. Masada olan misafirlere ev sahiplerinin üç kez elleri ile yemek yedirmeleri bir gelenek. Fakat parmaklarını da yalamamaya dikkat edin, ne de olsa Etiyopya’dasınız.
Yemeğin yanında içecek olarak genelde akşamları Tej adı verilen ballı şarap, öğlenleri ise maden sodası veya ev yapımı bira içiliyor. Tej içimini bizim rakı kültürüne çok benzettik. Yemekle birlikte yavaş yavaş tüketiliyor. Dikkatli içmek lazım çünkü balın tatlılığı yüzünden alkolün sertliğini farkedemiyorsunuz.
Etiyopya’da tam beş ay kaldım..Addisababa ve Makelle de..O kadar ballandırmışsınız ki benim bile injerayı ve ağır baharatlarla yapılan acayip sosları özleyesim geldi.. 🙂
Merhaba,
Ben Şubat 2015′ te Etiyopya’ya gitmeyi düşünüyorum.Yazınızı okudum.Elinize sağlık. Bazı sorularım olacaktı.Yardımcı olabilirseniz sevinirim. Teşekkürler.
Beste ERBAK
İstanbulda bir etiyopya restaurantı var habesha restaurant istanbul etiyopya ili ilgili herşeyi bulabileceğiniz bir yer.