Lion Air’ın Makasar Jayapura uçuşu ile Sulawesi adasına veda edip Papua adasında yolculuğumuza devam ediyoruz. Jayapura’ya 36 km uzaklıktaki Sentani Havaalanı , içinde sadece küçük bir kafenin bulunduğu bir binadan oluşuyor. Hemen yanı başındaki Sentani Gölü ise dokunulmamış doğası ve çevresini saran yemyeşil dağlar ile uçak alçalmaya başladığında harika manzaralar sunuyor.
Sırt çantamızı alıp dışarıdaki taksicilerle pazarlık yaparken buranın diğer Endonezya şehirlerine göre çok daha pahalı bir yer olduğunu anladık. Sentani’den jayapura’da kalmayı planladığımız Permata Hotel’e 250.000 rupiaha anlaştık. Yaklaşık bir saat virajlı ve tarafiği yoğun yollarda ilerleyerek, dar bir ara sokakta kurulan pazarın içinde kalan otelimize ulaştık.İki kişilik standart oda fiyatı kahvaltı dahil 350.000 rupiahtan pek hak etmese de buranın şartlarında gayet iyi olan odalarda kalmaya karar verdik.
Bu arada havaalanından gelirken de Jayapura’ya 4 km kala yol üzerinde olduğunu öğrendiğimiz Papua Yeni Gine konsolosluğuna uğradık. Kapısına bir çelenk bırakılmış. Papua Yeni Gine’nin kuruluş yıldönümü ve tatil. Bizim Yeni Gine’den yana pek şansımız yok galiba.
Bir yarısı West Papua diğer yarısı Papua Yeni Gine olan bu ada artık dünyada çok az kalan doğa ve kültür miraslarının en değerlilerinden. Buraya modern dünya daha yeni girmeye başlamış. 422 bin km kare alana sahip adanın içinde halen keşfedilmemiş bölgeler ve kabileler bulunuyor.Endonezya’lılar yatırım getirip oteller,süpermarketler kurmaya çalışırken diğer yandan da 100 metre ilerde yerel insanlar oklarla avlanıp, saman etek ve kotekalarla geziyorlar.
Sadece 15 yıl önceye kadar insan eti yiyen ki adaya gelen ikinci misyoner grubun hepsi birden afiyetle mideye indirilmiş, kafatası avcılığı yapan,kabileler arası savaşan bu halk , bu süre zarfında adaya gelen binlerce arabayı, yapılan beton binaları, tepede uçan uçakları gün boyu ağzından eksik etmediği battle nut ile kafayı bularak izliyor.
Otelden çıkıp limana doğru yürümeye başladık. Yekta hayretler içinde .. Böyle bir fiziksel insan yapısı daha önce görmemiştik. Boy ve gövdeler kısa ama kafalar kocaman, yüz şekli ise bildiğimiz insan yapısından çok Uganda’da gördüğümüz beyaz sırtlı gorillere benziyor. Sanki bir Hollywood filmi için herkese makyaj yapılmış.Tabi burası Asya ama yerli insanların tamamı koyu renkliler.
Limanın arka tarafında sahile kurulan yemek çadırlarından birinde taze balık yiyerek karnımızı doyurduk. Acı sevmeyenler dikkat etsinler zaten acı normal yemeklerde bile kullanılırken acılı olan yani yanında “rica rica” eklenenleri fenalar. Ben de yedikten sonra öğrendim. Jayapura’da deniz ürünleri bol, meyve de bol olduğundan yemeklerle ilgili bir sıkıntı olmuyor.
Dönüşte bir acentaya uğrayarak ertesi gün için Papua adasının iç kesimlerinde küçük bir kasaba olan Wamena’ya günde 4 sefer ufak pır pır uçaklarla uçan Trigana Air’den biletlerimizi aldık. 35 dakika sürecek uçuşun ücreti 70 dolar ama dönüş bileti genelde daha ucuz oluyormuş. Tabi bu arada bir de polis istasyonuna uğrayıp izin kağıdı almamız gerekiyor.
Aynı Tibet gibi burada da Papua’nın bir çok yerini gezmek için polisten bazende ek olarak ordudan izin kağıdı almanız gerekiyor. Ayrılıkçı yerlilerden oluşan muhalefet protesto gösterileri, şiddette içeren eylemleri ile bağımsız Papua için örgütlenmiş durumda. Endonezya ise bir Timor olayına daha izin verecek gibi görünmüyor ve işi sıkı tutuyor. Papua Adası dünyanın en zengin altın yataklarını barındırıyor, barındırdığı petrol yataklarının zenginliği ise tahmin bile edilemiyor. Yeni Gine tarafı dünya devi şirketler tarafından bölüşülmüş durumda ama diğer yarı endonezya’ya yar edilir mi bunu önümüzdeki yıllar gösterecek.
Surat Jalan denen izin belgesi merkez karakollardan alınıyor. Jayapura’da merkezi ana cadde olan Jalan Yani’nin üzerinde Polresta yazısını gördüğünüz yer karakol. Buraya girip surat jalan derseniz sizi 2. katta bir polise yönlendiriyorlar. 3 pasaport kopyası, 1 fotoğraf ve 20.000 rupiah hava parası ile yarım saatte belgeniz hazırlanıyor.Hazırlanan bu belgeden yanınızda 5-6 kopya bulunmasında fayda var.
Karakoldan sonra da Wamena’da yapmayı planladığımız 2 günlük trekking için konserve tuna balığı, kaşar, sivrisinek kovucu ve snickers aldık.Otel çevresindeki pazar yerinde fotoğraf çektikten sonra dinlenmeye odaya gittik.
Buraya yanında dövizle gelmeyi planlayanlar gelmeden önce bozdurup gelsinler. Eğer banka kartı kullanmıyorsanız burada döviz bozdurmaya çalışmak bir hayli zor. ATM ise bir hayli var ve kartınızla rahatça para çekebiliyorsunuz. İnternet ulaşımı ise tüm adada kısıtlı olanaklarla bulunuyor.
Ertesi gün sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra otele bir taksi çağırtıp havaalanına gittik.
Jayapura’ya Batavia,Expressair,Garuda,Lion air,Merpati Endonezya’nın başta Jakarta,Makassar ve Bali olmak üzere Endonezya’nın değişik şehirlerinden uçuyorlar. Uluslararası uçuş yok. Buraya Jakarta’dan tek yön uçak fiyatları 200-250 dolar arasında değişiyor. Jayapura’ya gelenlerin asıl hedef noktası olan Wamena’ya ise Trigana ve Aviastar ufak uçakları ile 50-80 dolar arası fiyatlarla uçuyorlar.
Wamena
Biraz endişeli geçen 35 dakikanın sonunda yarı koltuğu kargo eşya yüklü 40 kişilik uçağımızın her an parçalara ayılcakmış gibi çıkardığı takır tukur sesler arasında Wamena’ya indik. Burası Baliem Vadisi’nde bulunan yerli köylerinin merkez kasabası.Karadan hiçbir şehre bağlantısı bulunmayan kasabanın bütün ihtiyacı hava yolu ile sağlanıyor. Şu anda bulunan arabalar, motorlar, inşaat yapan büyük araçlar uçaklarla taşınmış. Tabii her şey böyle getirilince fiyatlar da normalin 3-4 katı . Diğer şehirlerde 6000 rupiah olan 1,5 litrelik su bile burada 25.000 rupiah.
Havaalanı alışkanlığı.. Hiç haritaya bakmadan kapıda duran tek taksiye Baliem Pilamo Hotel dedim. Bana 100 diye işaret yaptı.50’ye götür dedim hemen tamam dedi, atladık.Kontağı açtı bir paralel caddeye geçtik. Daha 2 dakika bile geçmeden otelin önündeyiz. Küçücük bir kasaba her yere yürüme en fazla 10 dakika ama havaalanının bu kadar merkezde olacağını düşünemedik.
Endonezya’nın bir çok yerinde olduğu gibi burada da 3 çeşit araçla taşıma yapılıyor. Bisikletin önüne oturulan iki kişilik Çin tarzı beçaklar, motorla taşıma yapan ocekler ve minibüs dolmuş bemolar.
Otelde ek yapılan yeni binanın tamamlanmasının kutlaması var. Bütün katılanlara açık büfe yemek hazırlanmış. Daha çantaları odaya bırakmadan biz de karnımızı sarsılan bütçemize ufak bir katkı olsun diye bedavaya doyurduk. Oda fiyatı 480.000 rupiah, yani yaklaşık 60 dolar.
Nüfusun çoğunluğu yerli Papualılar, ardından hem iş hem devlet görevleri ile burada bulunan Endonezyalılar ve tabii iş için burada olan Çinliler geliyor.Papua yerlilerinin bu civarda üç değişik etnik kökeni bulunuyor. Bunlar; Daniler,Yaliler ve Laniler.Merkez kasaba civarında genelde Dani köyleri var. Laniler 2 gün yürüme mesafesinde, Yaliler ise bir hafta yürüme mesafesindeler. Bir çok ülkede olduğu gibi merkez kasaba yerliler için pazar yeri anlamına geliyor ve hem kendi yetiştirdikleri sebzeleri hem de el işçiliği ile yaptıkları takıları burada satıp ihtiyaçları olan prinç, sigara, şarap gibi şeyleri alıp köylerine geri dönüyorlar.
Çantaları bırakıp sokakları gezmeye başladık. Çinliler 1 milyoncu marketlerden bir sürü kurmuş, ıvır zıvır satıyorlar. Yerli genç Papualılar becak ve oceklerle insan taşıyorlar. Türbanlı Endonezyalı bir kadın ile sadece penisinde koteka takılı amca yan yana yürüyor. Karasından beyazına, çekik gözlüsünden kocaman kafalısına küçücük kasabada turist de karışınca tam bir kültür renkliliği yaşanıyor. Bu arada Jayapura’da bizden başka turiste rastlamadık. Wamena’da ise çoğunluğu Polonyalı ve Fransız toplam 20 kişi kadarız.
1-2 saat kadar gezip markete uğradıktan sonra otele döndük. Bir sonraki gün trekking için otelden rehber tavsiye etmesini istemiştik. Onlar da rehberlerinin programının dolu olduğunu ama yardımcı olmaya çalışacaklarını söylemişlerdi. Onların aracılığı ile bizi bulan Justinus Daby ile oturup trekking programı çıkardık. İlk gün güneydeki köyler olan Sogokma, Gorima, Kilise ve Seima rotasını yapacağız. Öğleden sonra büyük pazarı gezeceğiz. İkinci gün ise Suroba, Jivika, Obiya köylerinden oluşan kuzey rotasını bitirdikten sonra bize savaş dansı yapacak olan kabileyi ziyaret edeceğiz. Pazarlıkla toplam 200 dolara anlaştık. Bunun 100 doları savaş dansı yapacak köy için verilecek.
Anlaşmayı yaptıktan sonra yürüyerek polis karakoluna gittik ve rotamızı onaylatıp 20.000 Rupiah Endonezya polisini güçlendirme vakfına yardımımızı da yaptıktan sonra otele döndük. Duş, dinlenme , arkasından akşam yemeği için dışarı çıktık.
Önerilen iki lokanta var. Masbudi ve Blanbangan. Masbudi kapalı olunca mecburen Blanbangan’a gittik. Sahipleri Çinli ve fiyatlar biraz pahalı geldi ama bizimle ilgilenen kız bu yemeklerin tek kişilik olmadığının 3-4 kişiyi doyurduğunu söyleyinde jeton düştü. Çinlilerde ortaya konulup herkesin paylaştığı yemek kültürü çok yoğun ki bunu bir çok yerde yaşamıştık. Bir tavuk çorbası siparış ettik. Koca bir tencere içinde nerdeyse 10 çeşit sebze bulunan çorbanın ancak yarısını içebildik ama harika bir çorbaydı.
Akşam Justinius bize ertesi gün bize rehberlik edecek olan Wendius’u tanıştırdı. Lani kabilesinden dişleri kırmızı, paçoz görünüşlü bir adam. Rotayı tekrar anlatıp rehberi yapması gerekenler konusunda uyaran Justinius sabah 8’de resepsiyonda hazır olmamızı söyleyerek ayrıldı.
Sabah saat 8’de otelin önünden 2 beçaka atlayarak bemoların kalktığı Woma Market’e gittik. Burası kadın pazarı yani sebze satan yerli kadınlarla dolu. Hepsi birbirinden ilginç kıyafetli ve takılı kadın , köyde yetiştirdikleri ne varsa sırtlanıp gelmişler onca yolu yürüyerek. Bemo’ya balık istifi sıkışarak dolduk. 14 km ilerde trekkingin başlayacağı yere yani Uve Nehri’nin aktığı yere kadar hoplaya zıplaya herkesin hayretle dolu bakışları altında gittik.
Buradaki turistler genelde günlüğü 50 dolardan cip kiralayarak ortamdan hastalık geçmesin diye kendilerini soyutlayarak gezdikleri için aralarına sıkışan beyaz adama pek alışık değiller. Uve Nehri yolun sonu çünkü köprü yok. Bundan sonrasını herkes yürümek zorunda. Kucağımızdaki çocukları annelerine teslim edip bemodan inerek paçaları sıvayıp nehre daldık. Akıntı baya sert, geçilemeyecek kadar zor olan yerlere de uzun ağaçlar konulmuş. Ağaçlardan geçerken dengenizin iyi olması lazım yoksa akıntıyla gidersiniz vadinin derinliklerine doğru.
Köyleri gezerek el değmemiş bir doğanın içinde 4 saat kadar yürüdük. En heyecanlı yeri ise ‘Hanging Bridge’ denen sallanan köprülerden nehir geçişleri oldu. Çılgınca akan nehrin üzerine sallanan asma köprüler yapmışlar. 30-40 metre civarı olan bu köprülerden geçerken panik yapmamak ve alttan akan nehre bakmamak gerekiyor. Bu arada yerdeki eksik tahtalara da dikkat etmek lazım.
Köylerde ise evler genelde 4 bölümden oluşuyor. Mutfak olan barakalar uzun yapılmış ve içinde odun ateşinde yemek pişiriliyor. Mutfağın kapı sayısı kadar aile yaşıyor. 3 kapılı bir mutfak var ise içerde 3 ateş yakılıyor ve her ailenin yemeği ayrı pişiyor. Yuvarlak çatılı diğer barakalardan birinde kadınlar, birinde erkekler, diğerinde ise domuzlar kalıyor. Domuz burada çok önemli bir hayvan. “Wam” yerli dilinde domuz demek “ena” ise yetiştirmek anlamına geliyor. Buraya gelen ilk misyonerler çok domuz olduğunu görünce kasabaya Wamena ismini vermişler.
Erkekler kadınlar ayrı yerde olunca rehbere evli olan çiftler bir arada uyumuyor mu nasıl oluyor bu iş diye sorduk. O da ‘Hayır uyumuyorlar, birlikte olacakları zaman adam kadın barakasına gidip 1-2 saat kalıyor ve sonra gene kandi barakasına dönüyor’ dedi. Galiba 3-4 aile bir arada yaşayanların karanlıkta karıştırmamak için dikkatli olması lazım.
Trekking sonrası gene bemo ile kasabaya döndük.Yekta dinlenmek için odaya giderken biz Wendi ile büyük pazara yani Pasar Yibama’ya gittik.Wendi yolda sabahtan beri 3-4 posta çiğnediği battle nutlardan aldı.Endonezya dilinde Pinang denen bu uyuşturucunun yanında Çiri denen çubuk şeklinde birşey , kapur denen krema benzeri tozumsu bir sosa batırılarak yeniyor.Wendi’ye nasıl kafa yapıyor mu diye sorduğumda kıpkırmızı dişleri ile gülerek süper dedi.
Pazar yeri ana baba günü.. Günlerden de pazar olunca bütün köylüler toplamış ne var ne yoksa satmaya gelmiş. Domuz parçalayanlar, horozlar, tavuklar, köpekler, tavşanlar, balıklar, kus kus denen ufak kangurular afiyetle mideye indirilmek üzere müşteri bekliyorlar. Diğer bölümde envai çeşit sebze ve meyve kadınların önünde.Ortalık yıllardır hiç temizlenmediğinden çürük sebzeler, kanalizasyon atıkları,et parçaları harika kokular yayıyor. Ortalık eski Roma filmlerindeki Ortaçağ pazarlarını andırıyor. İnsanlar da en az Ortaçağ kadar ilkeller.
İnsanın inanası gelmiyor bu ilkelliğe.Daha yüz yıl önceye kadar kimse bilmiyormuş bu adada yaşayanları. 1990’lara kadar insan yiyen, halen çıplak gezip, borularla avlanan bu insanlardan tam 1500 yıl önce dünyanın öbür tarafında Ayasofya gibi bir mimarlık şaheseri inşa edilebiliyormuş. Batıya göre belki 2000 yıl geriden geliyorlar.
Batılı insan gelince iki şey değişmiş hayatlarında. Birincisi dinleri; yavaştan hristiyanlığa kaymış , her yere halen kiliseler yapılıyor, batılı yardım derneklerinin katkıları ile . İkincisi de sigara girmiş hayatlarına ki 10 yaşından 70 yaşına hiç durmadan sigara içiyorlar. En güzel hediye de sigara, hele bir de karanfil kokulu gudang garam sigarası olursa değme keyiflerine! İşte o zaman istediğin kadar fotoğraf çekebilirsin.
Yerel dilde bir kaç şey öğrendik ki daha kolay kaynaşalım. Sabah günaydın anlamında bagani, saat 11’den sonra tünaydın ; Siyan , saat 3’ten sonra iyi akşamlar ;Sori , gece de Malam deniyor. Teşekkür ederim Dani dilinde “Wah” demek çok teşekkür ederim ise “wah wah”. Çok çok memnunsanız durumdan sayıyı arttırabilirsiniz.Bu arada bunlar Dani dilinde mesela bir Lani olan rehberimiz Wendi Dani dilinden çok az anlıyor. Bütün kabilelerin ayrı dilleri var.
Pazarda insanlarla tarzanca muhabbetler ederek bir hayli eğlendik. Savaş malzemeleri satanlardan Tulan Kasvari kuşunun kemiğinden yapılan harika bir kama aldım. Bu pazarda saatlerce kalabilirim. Nereye baksam haret edeceğim yeni bir şey çıkıyor. Ertesi gün tekrar gelmeyi planlayarak ayrıldık.
Wendi beni yerel futbol takımı Persiva’nın formasından alabileceğim Raruchaya otele götürdü. Jayapura’nın takımı olan Persipura son yıllarda iki kez Endonezya şampiyonu olmuş, Wamena’nın takımı Persiva ise süper ligde oynuyor. Ya buranın sağlam adamları sert futbol oynuyor ya da futbol beşiğinde sallandırılıyorlar.Tabi buradaki 2500 rakım da bir avantaj .
Ertesi sabah önce pazara uğrayıp Yekta’ya da pazarı gezdirdikten sonra bu sefer kuzeydeki Suroba, Jiwika, Obiya köylerinde yaklaşık 6 saat trekking yaptık. Suroba’da birlikte yaşayan üç ailenin uzun baraka şeklinde olan mutfağına misafir olduk ,Jiwika’da 160 yıl önceki köyün şefinin mumyası ile yan yana oturduk,Obiya’da ise inanılmaz bir savaş dansına tanık olduk.Daha önce Etiyopya’da,Güney Afrika’da,Kuzey Filipinler’de ilkel yerli kabileleri görmüştük ama burada bir çok köyde hayat geleneksel şekilde devam ediyor. 1970’lerde Endonezya polisi Koteka operasyonu adı ile takılmasını yasaklasa bile başarılı olamamış. Bugün hala yaşlılar penislerini korumak ve kadınlara çekici gelmek amacı ile taktıkları kotekalarından vazgeçmiyorlar.
Ertesi sabah tekrar Jayapura uçağı için ne pasaport kontrolü, ne güvenlik, ne boarding gibi formalitelerin olmadığı kapısı herkese açık olan bir kulubeden oluşan Wamena Havaalanı’ndayız.Bize harika 2 gün yaşatan rehberimiz Wendi’ye, benimle dans eden kotekalı amcalara ve yerli kızlara, bize Wendi’yi ayarlayan Justinius’a, bemolarda, köylerde muhabbetler ettiğimiz güleryüzlü ve utangaç yerli Papua insanına “wah,wah,wah,wah” diyoruz.
Jayapura’da ilk iş Papua Yeni Gine konsolosluğu’na uğramak. Bizi güleryüzle karşılayan kadın 2 fotoğraf, iç hat uçak bileti, gezi sebebini yazacağımız bir dilekçe karşılığında vizemizi 2 iş gününde verebileceğini söylüyor. Kapıdan çıkıp Yekta’yla birbirinize bakıp aynı şeyleri düşünüyoruz. Papua Yeni Gine’yi Haegen dağındaki Dani’leri ve diğer yerlileri görmek için istiyorduk ama Baliem vadisinde karadan ulaşımı olmayan soyutlanmış bir bölgede gördüklerimizden yeterince tatmin olduk.
Geri havaalanına dönüyoruz. Nereye gidiyoruz bilmiyoruz ama ilginç bir yer olacağı kesin.
Terima Kasi Endonezya…
Papua Yeni Gine öncesi defterimize düştüğümüz notlar ise şöyle;
· 1 $ : 2.2 Kina
· Kuru sezon mayısta başlayıp ekimde sona eriyor
· Papua Yeni Gine dünya suç işlenme oranlarında başı çeken ülkelerden fakat genelde büyük şehirlerde
· Kina çok güçlü olduğu için fiyatlar asya standartlarının çok üstünde
· Ülkede turizm acentası ve turizm offisi bulunmuyor, herşeyi kendiniz çözmeniz lazım
· İnternet yok denecek kadar az
· Endonezya’nın Batı Papuasında ki Jayapura ile Papua Yeni Gine’nin Vanimo şehirleri arasında kara sınırı bulunmakta,bu iki şehir arasında gemilerde işliyor. Her iki şehirde de karişılıklı vize almak mümkün
· Jayapura’dan sınır kasabası olan Wutung’a otobüs veya motorla gidebilirsiniz, daha sonra sınır işlemlerini yapıp ara bölgeyi yürüyerek geçiyorsunuz,Sınırda ki kasaba Batas’tan da Vanimo’ya dolmuşlar işliyor
· Sınır polisi rüşveti sevsede resmi olarak hiç bir şey ödemeniz gerekmiyor
· Vanimo’da en ucuz konaklama 60 kina ücreti ile Jacoda ki bungalowlar
· Vanimo’dan Wevak’a karayolu bir hayli kötü ve eğer Land Cruiser kiralarsanız 150 kina isteniyor, 15 saat sürüyor
· Air Niugini’nin Vanimo-Wevak uçuşu ise 470 Kina (Bu bilet vize almada kullanılabilecek en ucuz ve işe yarayacak seçenek)
· Wevak’ta en ucuz konaklama 55 kina ile SIL guesthouse, alternatif ise Warihe guesthouse (80 kina)
· Sepik nehrine gidecek iseniz Wevak-Pagwi otobüsü 40 kina ve 1 saat sürüyor
· Sepik köyleri için tavsiye edilen rehber Jimmy Maik (jsmaik@gmail.com)
· Sepik nehri köylerine bir gecesi köyde konaklamalı iki günlük bot gezisi yeterli
· Bu köylerde konaklarken sivrisinek ve böcek ısırıklarına karşı çok iyi korunmak gerekiyor
· Wevak’tan Madang’a gece gemisi 120 kina
· Medang-Goroka otobüsle 40 kina, 4 saat
· Goroka-Mt. Hagen otobüsle 40 kina, 4 saat
· Mt. hagen-Mendi 20 kina,2 saat
· Medang’tan Mendi’ye kadar yol gayet düzgün
· Mendi-Lake Kutubu-Wasi falls-Mendi gezisi 2 gün sürüyor ve gece gölde ki guesthouse’da konaklanıyor
· Mendi-Tari arası kötü ve zor bir yoldan otobüsle 8 saat sürüyor
· Port Moresby’e geçmezseniz aynı yoldan geri dönüyorsunuz ve Wevak-Vanimo uçuşları sadece çarşamba ve cuma günleri (Air Niguini ve MFA)
· Port Moresby çok tehlikeli bir şehir ve zorunlu olmadıkça gidilmesi pek tavsiye edilmiyor
· Kokoda track Avustralya’lılar arasında yaygın ama yapılmasına bizce hiç gerek yok (Port Moresby’den 32 km ve son 16km otostop)
· Port Moresby’de Kale Türk koleji ismi ile bir Türk koleji bulunuyor ve müdürü ve 3 öğretmeni Türk
· Eğer Port Moresby’e devam ederseniz buradan Avustralya veya Solomon adalarına devam etmek çok daha mantıklı
· Avustralya’ya PNG Airlines Air Niugini’den daha ucuza uçuyor
· Jakarta’da vize almayı hiç denemeyin vermiyorlar
· Jayapura’da 2 fotoğraf, Vanimo-Wevak veya Vanimo’dan başka bir yere uçak bileti, gezi sebebinizi yazacağınız bir dilekçe ve mavi tükenmez kalem ile doldurulmuş başvuru formu ile 2-3 iş gününde 60 günlük vizenizi alabiliyorsunuz
· 1 haftalık sadece Mt Hagen’e yapılacak bir gezinin sınır geçişi sonrası için maliyeti minimum 1500 USD.
· Burası Asya’da bir Afrika hatta iç Afrika, yani zorlu şartlara ayak uyduramayacakların hiç kalkışmamasında fayda var
cokkkkk cokk wah wah wah bilgileriniz icin
Istiyorum ama çok zorlu ve karmaşık bir yolculuk ama mutlaka denemek istiyorum