24.06.2006 Bangkok
Son işlemler de bitti. Ipıslak, hamam gibi havada (ki geceydi) Bangkok’a indik. Taksiyle 300 Baht’a anlaştık (Bir dolari 37 Baht’a bozuyordu bankalar). Ama fiyat iyi gibiydi. 45 dakika taksiyle yolculuk ki çoğu zaman hız göstergesi 100’ü gösteriyordu. New Siam Guesthouse . Saat sabah 4’tü. Hemen yerleşecektik ki deneyimli arkadasimiz Fıçı günün kaçta açıldığını (check in) sordu. 6’daymış. Bizden yarım gün parası alacağını söyledi, 2 saat için. Çantaları bırakıp çıktık. O parayla akşama kadar içilebilirdi Bangkok’ta. Ki zaten içilecekti. Bir bara oturduk. Singha ve Chang biraları en kral biralarmış. 63’lük singha 80 Baht, chang 60. İkisinden de içtim. Bu arada iki kişilik odalar 295, tek 240, yani Bangkok’a mutlaka 2 kişi gelinmeli, maliyet yarılanıyor. Dünya kupası vardı geldiğimizde. Otele döndük. Uyudum. 12’de kalktık. Biraz dolaştık. Triportörün açığı gibi taksiler var turistik (Tuktuk). Onlardan birinin sahibi yanaştı ve bu günün Buda’yı sevme günü (ismi attım) olduğunu söyledi. Tapınakların giriş parası olmadığını ve (3 kişiydik) hepimizden 5’er bahta 3 tapınak gezdireceğini söyledi. Hoşumuza gitti bindik. ilk durak Lucky Budha dedikleri yer. İnsanlar çok iyiydi. Eğleniyorlar , yemek yapıyorlar, içlerinden bazıları çıkıp şarkı söylüyor, kimileri içiyordu. Bize istediğimiz şeyi yiyebileceğimizi ve içebileceğimizi söylediler. Yemeklerden hala korkuyorum. Yemek konusunda tutucuyumdur. Ama aşçı çok tatli bir kadındı. Bir güzel genç kiz yanımıza geldi ve ısrar ederek ve bizimle konuşarak soda içirdi. Onun güzel (gerçekten güzel) hatırını kıramadım. Bir heykel ve yanında küçük totemler vardı. Etrafta da horozlar dolanıyordu. Ayin yapan bir kadını videoya alma şansını yakaladım. Ayini bitince bize dönüp güldü. Burda çoğu kişi gülüyor. Tapınak çekimi 1 , 2 . Sonra bizi bekleyen tuktuk’a bindik. İkinci durak bir terzi dükkanı. Bizi oraya götürünce benzin için kupon veriyorlarmış ona. On dakika oturup kataloglara bakıp çıktık. Üçüncü durak Big Budha . Hakkaten de büyük buda 45 metre altin kaplama heykel. Yine küçük heykel ve önünde ayin yapılıyor. Bir de büyük bir salonda ibadet yeri var. Renk cümbüşü adeta. Budist bir keşiş ten fotoğraf için rica ettim. Saygı önemli şey. Kırmadı. Bir ibadet yerinde boyunuz kesinlikle heykelin boyunu geçemezmiş, eğilmeniz gerekirmiş. Halk bu kurala uyuyor ama turistlere birşey demiyorlar. Tabi tapınağa girince toplum psikolojisiyle siz de çöküyorsunuz. Big Budha’dan da çıktık ve bizi bekleyen tuktuğa döndük ama adam gitmiş. Para da almadan. (Çok garip bir taksici bizi dolandırdı, para almadı :)) Muson sağ olsun bastırdı geldi rezalete. Düşündük ve başka bir tuktukla anlaşıp gitmeye karar verdik. 50 Baht dedi. Bir başkası 100. Taksiciyle anlaşamıyoruz çünkü ingilizce bilmiyor. Bilen birinden rica etti onla konuştum. Durumu anlattım ve 50 bahtın pahalı olduğunu anlattım. O da bize bunun bi iş olduğunu adamın komisyon aldığını ve sonra yağmur yağdığından belki de gittiğini anlatti. Eyvallah dedim (Anlamadı). Biraz bekledik. Yağmuru sallamadan yoluna devam eden keşişin fotoğrafını yakaladım. Sonra başka tuktuğa bindik 30 Baht’a . Guesthouse’umuza kadar getirdi. Tabi donuma kadar ıslandım. Bu arada Marlboro light 60 Baht. En ucuz yerli sigara 30 Baht. Burası çok nemli. Çıkıp biraz dolaştım. Tek kişi 170 Bahta kadar düşük yerler buldum. Şimdilik en düşük internet 30 baht. Sokaklar güzel. Güzel kızlar çok. Alışveriş durumu da iyi. İkinci el eşya alıp satan çok yer var. Batan market (floating market) diye bir yer var. Görmek lazım. Kartta resmini gördüm, su içinde kayıklarla dolaşıyormuşsun. Bir şans. Bu arada konuştuğum herkese teşekkürler diyorum. Zaten tek bi tane ben varım. Saç sakal göbek. Türk olduğumu anlasınlar 🙂 Cave diye bir bar var, altindan girince güzel bir çarşı var. devamındaki sokakta bişiy yok. Sokaktaki yiyecekler güzel. Yumurtalı sebzeli makarna yedim güzeldi, satan kız gibi. Hemen Ko San Road’un alt sokağında (ki cave’in karşı tarafı) bir reggae barı var, sokak ortasında , küçük bir bilardo masası var. 1’e 1.4 falan. içip oyun oynanabiliniyor. Iyi vakit geçirdim. Bir de akşam görmek gerek. Bizim pansiyonda oturan güzel bir avrupalı vardı. Peşine takıldım. Yürürken gördüğüm bir park daha çok ilgimi çekti. Kıza boş verip parka girdim. Hiphopçu çocuklar koymuşlardı kasedi teybe dans ediyorlardı. Biraz oturup onları seyrettim. Kalkıp nehre yakınlaştım. Bir tabelada içki ve sigara yasak yazıyordu. Bu tabelanın karşısında bu kuralı aşmış 3 tai genç muhabbet edip takılıyorlardı. Oturabilirmiyim diyerek onlara katıldım. Benim ingilizcemden de kötüydü ingiliceleri. Içtik söyledik. (çocuklardan biri gitar çaliyordu. bu arada aynı yaştaymışız) Saatler geçti grup 10 kisi oldu. içlerinden biri çok iyi çizerdi. Bana hediye olarak beni çizdi. Teşekkür ettim. Biralar bitince ilk seferinde para istemediler. 3 bira aldılar geldiler. Bunlar bitince paraya katıl dediler. 120 baht verdim çok sevindiler. 38 bahta büyük çang alıyorlarmış. Ben de sevindim. Güzel fotoğraflar kaldi geriye. 1 , 2 , 3 , 4 , 5 .Gece otele döndüm. Bizim tayfayi reggae bara götürdüm. Sonra Gulliver’e gittik. Çok canli bir ortamı vardı. Bir kız yanıma gelip dans etti , pas vermedim. Sokaklara halı serip bira satıyorlardı. Oturup orda da içtik. Uyumaya gittik.
25.06.2006 Bangkok
Öğlen 12 de kalktık ve 18’e kadar birşey yapmadık. Benim gittiğim parkta tekne durağı varmış oradan tekneye binip gezgin rocker’ın dediklerini yaptık. Önce Hardrock cafe ‘ye 1 , 2 sonra go-go bara gittik. Hardrock Cafe çok güzeldi fakat go-go bar iğrençti. Tayland kadar güzel ve sıcak bir ülkenin insanlarının go-go barlarla ünlü olması midemi bulandırdı.(Go-go bardaki kadının vajinasıyla sigara içmesi kadar hem de).(Go-go bar striptiz veya kadınların seksle alakalı şeyler yaptığı, ki içlerine su şişesi almaktan tutun sahnede sekse kadar, iğrenç yerler). Hardrock Cafe Mc Donalds gibi ingiltere de ve büyük yerlerde olan ve duvarlarını gerçek grupların, üstatların hediye ettiği müzik aletleriyle süsleyen kaliteli müzik yapan bir yermiş. Bulunduğu mekan siam meydanı ve güvenli bölge olarak geçiyor. Yani devlet burada olacak herhangi bir asayiş ihlalini affetmiyor. Sokağa peçete bile atan görmedim ki kavga çıkma olasılığı veya hırsızlık imkansız. Çok yakında Mc Donald’s var. Tayland yemeklerine alışamayanlar (ki biri de benim) ideal. Hamburger 29 baht. Big Mac menu 95 Baht. Bu meydana yakın yerlerdeki köprüler 3 katlı ve köprü değil sanki sokak. Hemen hiphopçular görebilirsiniz. Çok yakın bir yerde bir konser vardı. Metal halk konseri 🙂 Bu arada tuktuklar taksilerden çok daha pahalı ve yapabildiğiniz kadar taksimetre açtırın. Küçük paralar taşıyın ve küçük verin. Tuktukçu 100 baht mı dedi çıkarın 30 baht ve onu gösterin beğenmezse gidiyor gibi yapın. Emin olun kabul edecektir. Gece sabah 5’te burdan ayrılıyoruz. Adalara gidicez. Bangkok üzerine birşey söylemek gerekirse değişik diyebilirim.
26.06.2006 Bangkok-Chumphon
Sabah 5 buçukta güney garındaydık. (Koh Tao’ya gideceğiz, Koh ada demek. Hostellerin bulunduğu yerden tur alarak 350 bahta gidebilirdik. Ama yapmadık). Güney garında (Özge ve bir keşiş) bilet sorduk chumphon’a 350 baht dediler. (Chumphon denen kıyı şehrine gidip oradan botla gidicez) Sabah 7’de bindik. Öğlen 2’de Chumphon’daydık. İnilen yerden Chumphon merkeze gitmek beyaz pikap tarzında arabalarla 20 baht. İndiğiniz yerden geldiğiniz yere bakıp kavşaktan sağa doğru giden arabalara binin. Lonely Planet’ı iyi okumadığımız için ilk botun saat 11’de olduğunu bilmiyorduk. Akşamı beklemeye karar verdik. Biletlerimizi alınca motor kiralayıp etrafı gezmeye karar verdik. Motor 150 baht full depo 20 baht. Gideceğimiz yer Thung Wua Laen sahili . (Bu arada bütün bunları bilmemiz New Infinity Travel denen acenta sayesinde bu acenta Chumphon’da Thatapao road’da). 13 kilometrelik iyi asfaltlı az trafikli bir yolculuk oldu. Bir reggae bar bulduk. Sadece balık ve tavuk dedik ve gelen yemekler harikaydı. İlk defa yemek yiyebildim. (Mc donalds haricinde). Biralarımızı içip kalktık geri döndük. Acentada biraz uyumuşum. Bizi gemiye (Car Ferry) götürecek araç gelince uyandım. Gemi 1 , 2 çok iğrenç ve pis görünümlü ama temiz ve güzel bir gemiydi. İçerde yatılıyor ama erken gelenler en güzel yerleri kapmışlar. 6 saat sürecek yolculuğa başladık. Uyumuşum. Ve Koh Tao .
27.06.2006
Koh Tao ‘ya inince hemen biri yanımıza geldi. Taksici (şu pikap cinsi şeylerden) kişi başı 50 bahta bizi sairee plajına götürdü. Sabah 7:30 olana kadar bekledik. Adalı bir köpek bize eşlik etti. Bazı hayvanlar şanslı doğuyor. Bir kaç yerden fiyat alıp odalara baktık. 200 bahta odalar vardı. (2 veya 3 kişi kalınabiliyor). Bungalolarda var betonlarda. Biz Sairee Cottage’n beton odalarını tercih ettik. Daha az böcek vardı (Bizde sadece 1 kertenkele) 300 baht 3 kişi. Swiss Bakery’ye gittik yemek yemek için. Biraz batı yemeğine ihtiyacım vardı ve lonely planet’ta okuduğumuz tek yerdi. Fiyatlarda iyi (peynirli domatesli tost 35 baht) . Karınlar doyunca sıra keşfe geldi. İlk tanışma bi çocuklar oldu. Adı Hew . Motor kiraladık. Otomatik vites 200 baht günlük. Pazarlıkla otomatik 150. Yine 50 bahtlık benzin doğru keşfe. (Gemiden indiğinizde buroşür gibi birşey veriyorlar, içinde haritalar da var, biz bir internet cafeden tesadüfen bulduk). İlk durağımız New Heaven Guesthouse ‘du 1 , 2 çok ucuz ve çok güzel bir yerdi. Burda da kalabilirdik diye düşündüm ama burası merkeze uzak. İkinci durağımızın adanın diğer tarafı olmasını istedik ama motorlarla çıkamadık ana yola indik. Şansımıza yolun sonunda çok güzel bir yere geldik. Here&Now diye bir yer. Hani filmlerde olurya kendi ülkesinden kaçan adam tropik bir ada bulur ve 18 sene yaşar. Aynen öyle bir yer. Huzur ve güzelliğin, rahat ve mutluluğun buluştuğu yer. 1 , 2 , 3 , 4 . Snorkelling denen balık seyretme olayı burda iyi, saati 60 baht. Turlar 500 baht ama turlar çok yer gezdiriyor. Pure Lougne’nin iki dükkan yanında balık yedik. Kocaman balık 150 baht, mangalda yanında patetes şu bu. O da çok güzeldi. Here&Now’da istediğiniz şeyi yapıyorlarmış ama 1 gün önceden söylemek gerekliymiş. Balık yediğimiz yerde dünya kupasını seyrettik.
28.06.2006 Koh Tao
Bugün dinlenme günü. King, futbol, voleybol oynadık ve bulunduğumuz yerden kımıldamamaya çalıştık. Kaldığımız pansiyonun da yemekleri iyi ve ucuz. Koh Tao’da görmediğimiz çok az yer kalınca yeni gezgin ben şunu düşündüm. Adaya ilk geldiğimde ne yapıcaz burda diye korkarak bir soru sormuştum kendime, şimdiyse bu adanın tamamına yakınını gezmiş olmanın verdiği güvenle ne yapıcaz burda sorusunu bu sefer yapacak ve görecek birşey kalmadığından soruyordum. İkincisi daha iyi. Yeni bir gezgin için cesaretlendirici. Yarın sabah 10:00’da botla Koh Pha-Ngan’a geçicez.
29.06.2006 Koh Pha-Ngan
Sabah erkenden iskeleye 1 ,gittik. Bizim gibi birçok turist te botu bekliyordu. Bot ücreti 200 bahttı. Botumuz a bindik. Bir buçuk saatlik güzel bir yolculuk tan sonra Pha-Ngan iskelesine yanaştık. İskelede bedava verilen broşürleri hemen topladım. Taksicileri es geçip kendimiz pikap taksi bulduk (aynı kişiler olabilirdi ama sormak ve ilk karşınıza gelene tamam demek mantıklı olmuyor). Haad Rin’e 50’şer bahta anlaştık. Kalacağımız yer Coco Hut . Eskişehir’den bir arkadaşın tavsiyesine göre gidiyoruz oraya. Çok virajlı, kumlu, çukurlu, engebeli yollardan geçtikten sonra tam içimiz dışımıza çıkarken vardık. Oda fiyatları sorulurken Eskişehirli arkadaşın söylediği ismi söyleyince (ki konuştuğumuz adammış) işler değişti. Adam, onun arkadaşı benim arkadaşımdır muhabbetine indirimi yaptı. İyi bir indirimdi gerçekten. Odalar 600 baht. 2 kişilik ekstra kişi için 200 baht. Burada yemekler pahalı ama havuzu var. Odalar güzel, konforlu. Şöyle söyliyim: Türkiye’de 4 yıldızlı yerler vardır ya gecesi 80 ila 150 milyon arasında değişir, açık büfe derler; işte onun kalitesinde bir yer, tek eksiği açık büfe ama patlayana kadar yeseniz ve içseniz günde 5 öğün ve günde 10 bira maksimum 60 milyona gelir. Ki normal bir kişi günde 2 öğün yer sıcakta ve günde 4 birayı geçmez o zaman günlük 20 milyon ödersiniz. Neyse, çantaları koyup havuza girdim. Uçağa bindikten sonra ilk girişim. Böyle bir duygu olamaz. Epey kaldım. Sonra motor kiralayıp gezdik. Phaeng Şelalesine gittik. 18:30 da kapanıyormuş. Koh Mao’ya bakıp otele döndük. İsrail lokantası doyurucuydu. Menüler 120-160 baht arası ama lezzetler güzel. Dünya kupasının çeyrek final maçı vardı. Sports bar’da izlemeye karar verdik. Doluydu çünkü. Yan masadaki hatunla muhabbeti kurar gibi oldum. Kız güzel ama ingiliz. Anlatmak istediğimi anlamışsınızdır. Ya da bir gün anlarsınız. (Bu arada arjantinli olduğumu sandı) Maçı bitirip yan sokağından sahile indik. Muhteşem bir ortam vardı. Sahilin dibinde dev ekran televizyon kurup hasırları sermişler. Geniş bir alan bırakıp ortaya (dans için), bardan da son ses müziği vermişler. Herkes dans ediyor. Ben ve arkadaşım 4 bira kadar zorluk çektikten sonra ortama uyum sağladık. Ama çok geçti artık. Sabah saat 5 gibi otele döndük.
30.06.2006 (Kho Pha-Ngan)
Yine erken kalkamadık. Motorlarla gezicez adayı. İlk şelalemize gittik. (Adını hatırlamıyorum). Yolu çok ince toprak bir patika. Macera yaşamak değil mi, scooterlarla girdik tabi. Yolun sonunu getiremedik. Arkadan bir ses geldi. Motoru durdurdum. Geri koştum. İlk kazamızı yaşamıştık. Arkadaşın biri bir bayırda şarampole uçtu. 3 metre aşağı kaydı motorla. Neyse ki bir şey olmadı. (Sonradan öğrendik ki 150 dolara patlamış bu kaza ona). Ekip toplandı ve yapılacak şeye karar verildi. Bir kişi kablo bulacak motorları bağlayıp çekicez. Ben bu arada motorumu getiricem. Tamam. Motorla geri gelince yerli bir karı koca gelmiş. Adam motoru tutmuş aşağıda. İşaret etti, indim. Yer toprak ve bitki. Ayak kayıyor. Adam tut çıkaralım dedi. Çıkmaz diye düşündüysem de delikanlılığıma tüy diktirmedim. Hop, hooop, 2 metre çıkardık benden ter akıyor. Öteki arkadaş ölmüş, yerli adam hala hoop diyor. Eşi dayanamadı tuttu motoru çekti. Son 1 metreyi alıverdi. Sonra adam motora baktı. Okey dedi ve karı koca gülüşerek gittiler. Zaten şelale falan yok ortada. Geri döndük. Motorun kırık camını 200 bahta değiştirdik. Benzinleri fulledik.(90 baht), yola devam. Büyük Şelale. YOl güzel 200 metrelik bir tırmanış. Fiyasko. Geri dönüş. Rota Kho Mao’nun yanı. Güzel ucuz bir lokanta, kaliteli yemek. Kho Mao güzel bir görüntü. Bir adaya iki yanı sahil yoldan yürüyerek gitmek. Okyanusta yüzmek. Duş alıp otele dönüş. Sahil de maç seyrettik. (Kaktüs bar) Bir kız gözüme takıldı. Çok tatlı geldi birden. Esmer, biraz basen. Maç izliyor. Arkadaşlarıyla da az konuşuyor. Arada göz göze geliyoruz. Barın içinde de küçük bir televizyon var. 3 kişi oradayız. Sohbet edip içiyoruz, maç seyrediyoruz. Kız arkamız. Bardan biri kalktı. Kıza istersen otur dedim. Olur dedi ve sohbete başladık. Tabi muhabbeti anlatmıycam ama iyiydi. Bizim Fıçı Brezilya forması almış. Geçirdim üstüme ordan bile muhabbet çıktı bisürü kişiyle. Bir de bir gözlem var o ortam için. Sanki biri bir düdük çalsa herkes çiftleşmeye başlıycak. 🙂 Drop in den aldığımız komple seyahatle (Kho pha-ngan dan surathani’ye ordan Hat-Yai den sınırı geçip Kuala lumpur’a varacaz toplam 35 dolar) Kuala lumpura gidicez. Sabah 6’da başlıycak.
01,02.07.2006 (Kho Pha-Ngan – Kuala Lumpur)
Yolculuk. Gemiyle Kho Samui, ardından Surathani. Surathani de güzel bir kazık yedik. Dost kazığı herhalde. Drop In’in sahibi bir Türk, dükkanında da bir Türk bayrağı ve Atatürk resmi vardı. Kho Pha-Ngan da. Bizi önce Surathani de yemek yememiz dinlenmemiz için bir yere götürdüler. Güzeldi yemekleri sorun yok. Sonra başka biri araba- taksiyle aldı bizi bir yere götürdü. Bir adam karşıladı. Konuştu. Bir yazıhaneye soktu bizi. Çok konuşan bir kadın adambaşı 20 dolar diyerek malezya geçişi için para istedi. Sınırda vericez dedik. Sizin gibi bir çok kişi ödedi, sınırda zaman kaybı ve kuyruk olur dedi, ve çok konuşmaya devam etti. Bunun bir kazık olduğunu anlasanız bile birşey yapamazdınız herhalde. Ödedik ve Malezya sınırında kimsenin birşey ödemediğini sıra da olmadığını gördük. Akşam sekiz falandı malezya sınırında. Sınırı geçince birşeyler aldık. dolar ringit oranı 3.62. baht da geçiyor. ve bizi bir terminale bıraktı. Berbat bir yer. Tertemiz, dilencisiz bir Tayland’tan sonra tükürükçü ve sümkürükçü pislik bir Malezya. Neyse dedim. Bana mı pis! yere yattım. Yanımızda iki Norveçli kız var. Ben bir yandan türkü söylüyorum. Arabalır kalktığı yere götürdüler orası inanılmaz pis. Neyse çay içelim dedik. Çaya Teh diyorlar. Bir restorandan istedim. Adama dışarıda içeceğimizi anlattım. Adam çayları poşete doldurdu. Evet. Hani akvaryum balıklarını koyarlar ya, birer de pipet verdi. Herkes bir fırt çekti ağzı yandı. Ama 8 gündür ilk demli çaydı. İçemedik ve otobüse bindik. Saat 24. Sabah vardık Kuala Lumpur’a.