Anadolu Üniversitesi Turizm Kulübü Başkanı Baran ile Candaş Uzakdoğu gezisinde Tayland,Laos Vietnam ve Kamboçya’da yaşanılanları kısa kısa yazdılar.4 ülkeden 17 kişinin yer aldığı bu grubun yaşadıklarını ve fotoğraflarını bu notlarda bulabilirsiniz.
Türkiye’den 16:30 da yola çıktığımız Türkmenistan Havayolları uçağı 3 saatlik Aşkabat aktarmasının ardından Tayland saati ile sabah saat 10:00’da Bangkok’a sorunsuz şekilde bizi ulaştırdı.
1.GÜN: Bangkok
Havalimanından 1200 Bahta kiraladığımız 9 kişilik minibüslerle New Siam 1 Hostel’in bulunduğu bölgeye ulaştık ve hostele yerleştik. Khao San Road’a yakın bu güzel hostel’in oda fiyatları kişi başı 170 Baht. Otele yerleştikten sonra küçük bir şehir turu yapmaya karar verdik ve dışarıdaki yemek satıcılarından yemek ve meyveleri denemeye ilk günden başladık. Önce 1$ ı 34.5 Baht olacak şekilde para bozdurduk ardından Thammasad Üniversitesini gezdik. National Museum kapalı olduğu için gezme şansımız olmadı. Akşam hostelin karşısındaki Wild Orchid Villa’da yemeklerimizi yedik. Pad Thai Kai’yi mutlaka denemelisiniz burada biraz pahalı olmasına rağmen ( 80baht)
2.GÜN : Bangkok
Sabah saat 07:00’de kişi başı 250 Bahta Floating Market ( Yüzen Pazar ) turuna çıktık. Oldukça eğlenceli ve güzel bir yer olan yüzen pazarda Tayland’a özgü tüm tropik meyveleri tatma fırsatı bulduk Rambutan ve Roseapple aralarında en çok beğendiğimiz meyveler oldu. Floating Market kaldığımız yere yaklaşık 80km uzaklıkta ve tur kapsamında yarım saatlik bir tekne gezintisi var gerisi size kalıyor. İster yeni bir tekne kiralayın isterseniz yürüyerek kıyıdan gezin. Hostele döndüğümüzde Chiang Mai biletlerimizi 400 Baht’a hostelimizden temin ettik. 12 saatlik bir yolculuğun ardından ertesi sabah Chiang Mai’deydik.
3.GÜN : Chiang Mai \ Pai
Hiç beklemeden hemen Pai’ye gitmek üzere bilet ve araçlara baktığımızda özel minibüs 150baht\AC otobüs 101Baht\Non AC otobüs 72Baht idi ve biz 72Baht olan klimasız otobüsü seçtik. Otobüs den pek memnun kalmadık binmenizi tavsiye etmiyoruz. 4 saatlik yorucu bir yolculuktan sonra Pai’ye ulaştık. Ucuz ve şirin bir kasaba olan Pai’de nehrin diğer yakasındaki Pai Riverside Bungalows ‘da kaldık. Oda fiyatı 2 kişilik 250Baht idi ama isteğe göre nehir kenarındaki odalar 350Bahta kadar çıkıyordu. Akşam yemeği için dışarı çıktığımızda Modoya Restaurant dikkatimizi çekti ve oraya oturduk. Fiyatları uygun servisi güzeldi ( Pad Thai Kai 60Baht\Kremalı Mantar Çorbası 60Baht\Chang Beer 40Baht ) Akşam yemeğinin ardından hemen restaurantın karşı çaprazındaki Aya Service den motor kiralayıp ( 100baht günlüğü ) çevredeki şelaleleri ve kasabayı gezdik. Motor kiralama oldukça ucuz ve kullanışlı benzinde sizden ama en önemlisi kaza sigortası için ekstra 40Bahtı mutlaka verin. Gece Pai’de 11 den sonra eğlenecek mekan kalmıyor o yüzden açık 7eleven lar kurtarıcı rolünde bu kasabada. Biz 7eleven dan içkilerimizi alıp hostelin bahçesinde yudumladık nehre karşı hem de Tayland’lı hostel sahipleri ile güzel bir diyalog kurduk. Gecenin sonunda Çin yılbaşı törenlerinde yapılan “Kohmfire” ile Tayland lı dostlarımızla beraber dilek tutup içkilerimizi yudumladık.
4.GÜN : Pai \ Chiang Mai
Sabah saat 10:00 civarında uyandık ve hafif bir kahvaltının ardından motorla Chiang Mai’ye gitmeye karar verdik. Aya Service den 500Bahta ( Ücret dahilinde çantalarımızı Chiang Mai’ ye taşıma ve motor kirası var ) kiraladığımız motorlarımızı Pai çıkışındaki petrol istasyonunda fulleyip yola çıktık. Ardından 60km sonra ( otobüslerin durduğu büyük mola yerinden 5km sonra) benzinliğe benzemeyen bir köy evinden tekrar benzin alarak yolumuza devam ettik. Pai den Chiang Mai’ye toplam 100Baht lık benzin ile 4 saatte ulaştık. Chiang Mai’de Your House Hostel de 2 kişilik odalar 300Baht \ 3 kişilik odalar 350Baht a odalarda kaldık. Hostel de akşam yemeğimizi yedikten sonra kendimizi Chiang Mai’nin çılgın Reggie Barlarına attık.
5.GÜN : Chiang Mai
Önceki yorucu ve eğlenceli günün ardından güzel birer uyku çektik ve kahvaltı için hostelin yanındaki Lemontree FB de 30Bahta peynirli sandwich\40Bahta patates kızartması yedik. Ardından 150Bahta kiraladığımız motorlar ile şehir turuna başladık. Önce otobüs terminaline giderek Laos sınırındaki Tayland şehri Udonthani’ye kişi başı second class otobüslerden 409Bahta biletlerimizi aldık. Ardından şehre kuşbakışı bakan “Doi Suthep” tapınağına motorsikletlerle yol almaya başladık. Yaklaşık 45dk sonra tapınağa ulaştık. 30Bahta girdiğimiz tapınakta Monk’lar tarafından kutsanıp Budist olduk. Gün sonu bizim için yine yolculuk demekti ve saat 19:30’da Udonthani yolundaydık.
6.GÜN : Laos’a geçiş ve Vang Vieng
Sabah saat 07:00’da Udonthani deydik. Sınıra giden araç bulabilmek için Udonthani’nin diğer taraftaki otobüs terminaline 80Bahta Tuk Tuk tuttuk. Terminalde sınıra giden ilk otobüsün saat 11:00’da olduğunu öğrendiğimiz için taksi arayışa girdik. Uzun uğraşlardan sonra sınır kasabası olan Nonghai’ye giden Taksi ile 600Bahta anlaştık. Yaklaşık 1 saat sonra Tayland\Laos sınırındaydık. Tayland’dan aldığımız çıkış damgasının ardından 20Bahta 5dakikada Laos sınırına ulaştık. Normalde 35$ olan Laos vizesi Pazar günü aldığımız için vizeye 36$ verdik. Vizelerimizi aldıktan sonra bizi Vang Vieng ‘e götürecek araç aramaya koyulduk. Fakat sınırdaki çığırtkan minibüsleri fahiş fiyatlar vermesi üzerine Vientianne otobüs terminaline 30Bahta gittik. Otobüs terminalinde 30.000 kip olan halk otobüsü yerine 50.000 kip e özel minibüs ile Vang Vieng’e gittik. Vang Vieng’de Vang Vieng Orchid Hostel de 2 kişilik odalar 80.000\100.000 kip,3 kişilik odalarda 140.000 kip e konakladık.Vang Vieng küçük ve güzel bir kasaba.Tüm bar ve cafelerde Friends dizisi izlenmesi ve internet kafelerin pahalı olması harici, sokaktaki pan cake yapan kadınlar görülesi idi. Gece Smile Bar’da biralarımızı yudumlarken başka bir barda shakelerin tadına bakmayı sakın ihmal etmeyin J
7.GÜN : Vang Vieng
Sabahın geç saatlerinde kalktık ve spanish omletli kahvaltının keyfini tattık. Ardından Tubing için gereken yere gidip kişi başı 115.000 kip e Nehrin başına götürüldük. Tubing in en zevkli yönü daha nehre açılmadan önce yapılan 10 metrelik yükseklikte ipte asılıp kendini nehrin soğuk sularına bırakmak. Bunu yine ileride mola verdiğimiz bir çok yerde deneme fırsatı bulduk ve çok eğlendik. Aralarda Laos’un ve Uzakdoğu’nun en iyi birası BeerLao’yu da yudumlayarak nehirden aşağı doğru 4 saat süzülüp hostelimize vardık. Tube lerimizi geri verip 60.000 kip olan depozitlerimizi geri aldıktan sonra birer fıstıklı,çikolatalı sütlü pan cake yedikten sonra hostelimize çekilip dinlenmeye koyulduk. Ardından Sakura Bar’da yemeklerimizi yedik. Vang Vieng bize daha gitmeden Vietnam havası yaşatmıştı. Egzotik iklim ve inanılmaz dağların arasında parlayan güneşi ve akarsuları ile.
8.Gün: Vang vieng – Vientiane
Vang vieng de hafif bir kahvaltının ardından saat 9 gibi Hanoi ya da Vientiane’ye gitmek arasında tercih yapmak icin otobüs saatlerine ve ücretlerine baktık.
Çevrede ki acentalardan Hanoi’ye otobüsün Vientiane’den daha kolay bulunabilineceğini öğrendikten sonra kasaba merkezinden Vientiane için 45.000 kip e biletlerimizi lokal otobüsten aldık.
fakat tuk tuk ile otobüs terminaline gittiğimizde gördük ki otobüsümüz tam bir külüstürdü ve fiyatı da 30.000 kip idi.(siz siz olun kesinlikle otobüs terminaline kendiniz gidin ve biletinizi alin)
4 saatlik yorucu, gürültülü, bol tozlu ama bir o kadar da eğlenceli yolculuk ile Vientiane’ye vardık. Küçük bir gezi yaptıktan sonra Mekong nehri kıyısına yakin bir otel olan ‘Samsemthai’ otelde gecelik kişi başı 50.000 kipe TV, Duş ve buzdolaplı odalarımıza yerleştik.
Nehir kıyısındaki son lokanta olan ve Mekong Delta’yı tepeden gören bara oturarak gün batımına karşı Beer Lao’larımızı yudumlayarak yemeklerimizi yedik. Yemek sonrası ayak masajı salonlarını ziyaretin ardından Murat hoca ve Juanjo’nun keşfettiği gece kulübünde saati 4 ettik.
9.GÜN : Vientiane
Vientiane’de gün önceki hareketli geceye rağmen erken başlamalıydı hem son günümüz Laos’ta hem de Hanoi biletlerimizi ayarlamamız gerekiyordu. Çevre acentalarda yaptığımız kısa araştırmanın ardından kaldığımız Hostel’in Hanoi icin en iyi fiyatı verdiğini gördük ve 15$’a 25 saatlik yolculuk için biletlerimizi aldık.
Ardından merkezdeki Scandinavian Bakery’e gidip peynirli sandviçimizi yiyip çayımızı yudumladik. Scadinavian Bakery hem yiyecek kalitesi açısından hem de güzel ve hesaplı bir yerdi denerseniz pişman olmazsınız. Bu arada internet kafelerin dakikası burada 1000 kip ti bu da Vang Vieng’ de kilerin 3te 1 fiyatına. Vientiane’de saat 19:00’da ki zorlu otobüs yolculuğu öncesi hostelimizin bir arka sokağında keşfettiğimiz ‘Via Via’ Restaurant’ta Belçikalı genç ustamızın kendi elleriyle hamuru açıp yaptığı enfes pizzamızı yedik. Yemeğimizin sonunda yaptığımız sohbet sonucu Belçikalı’nın 6 aydır burada yasadığı ve Turk olduğumuzu duyunca İstanbul ardından Eskişehir’i biliyorum demesi bizi gerçekten çok şaşırttı.
Daha sonra öğrendik ki eski kız arkadaşı okulumuz öğrencilerinden biriymiş ve 2 kez Eskişehir’e gelme firsatı bulmuş. Saat 18:00 sularında Vientiane otobüs istasyonuna vardığımızda otobüsümüz bostu ve eşyalarımızı yerleştirip kendimizi dışarı attık. Kalkışa 15 dakika kala otobüse döndüğümüzde eşyaları koyup belirlediğimiz koltuklarımızda başkalarının oturduğunu gördüğümüzde ise koltukları tekrar kazanmamız ( kavgalar, bağırışlar ve ricalardan sonra) yarım saatimizi aldı.
Ve zorlu yolculuğumuz başladı. Otobüs yaklaşık 2 saat sonra mola verdiğinde tartıştığımız muavinin viski ikramıyla barışıp tokalaştıktan sonra gergin ortam bir anda bizim için eğlenceli bir yere dönüştü.
10.GUN : Hanoi Yolu
Sabaha karsi saat 03:30 sularinda otobusumuz kapkaranlik bir yerde stop edip derin bir karalti ve sessizlige burundugunde birbirimize soru isaretleri ile bakmaya baslamistik ki Vietnam sinirinda oldugumuzu, sinirin saat 07:00’da acilacagini ogrendik. Sessizlik icerisinde zaman zaman uyuyarak zaman zaman nda muzik dinleyerek saati 07:00 yaptik ve otobusumuz hareket etti.Yaklasik 2 bucuk saatlik ulkeye giris cikis islemlerinin ardindan o unlu sisli Vietnam daglari bizi karsiladi.Artik Vietnam daydik, gruptaki bir cok kisinin en cok merak ettigi ulke; kuzeyi kominist guneyi ise kapitalistizm etkisindeki kalan Vietnam herkes de merak uyandiriyordu.
Burada kucuk bir bilgilendirme yapmamiz gerekirse , grubumuzda 1 kisi yesil pasaport sahibi idi ve vize almasinin gerek olmadigi Turkiye’de ki Vietnam buyukelciligi tarafindan bize msoylenmesine ragmen hickimsenin ingilizce bilmemesi (!)Vietnam gumrugunde bize zorlu anlar yasatti. Cunku vizesiz gecebilecegini sinirdaki makamlar yarim saatte anlayabildiler. Ayrica giris damgasi icin 1$ de gozlerden kacmadi. Saat 19:00 da hanoi’ye ulastigimizda hepimiz hitap haldeydik.Otobuste tanistigimiz Vietnamli kizin bizi goturdugu Hanoi Kangaroo Classic Hotel’in kisibasi 3$ fiyati oldukca uygundu odalarda tv,minibar,dus da olmasi bizim icin yeterliydi ve odalari tuttuk.
Dus alip biraz dinlendikten sonra kisa bir gezintinin ardindan bizden 2 gun once Turkiye den yola cikan varuna grubuyla Katedralin cevrelerinde karsilastik.Onlar Luang Prapang dan yavas botla Vietnama girmeyi secip 2 gunluk bot ardindan 2 gunlukte yorucu dag yolculugu ardindan 2 gun once Hanoi’ ye geldiklerini soylediler. Onlar dan Bia Hoi cilerin yerlerini ve sehirde gezilecek yerlerin tuyolarini aldiktan sonra ayrildik. 2 saat sonra dolasirken bu seferde Ispanyol grupla karsilastik.Anladikki bizimle beraber yola cikan 37 kisinin hepsi suan Hanoi de. 10 gun sonra Vietnamin baskentinde bulusmak herkesi mutlu etti ve hep beraber Bia Hoi cinin yolunu tuttuk.
11.Gun: Hanoı
Dun yaptıgımız yorucu yolculugun ardından ıyı bır uyku cektıkten sonra gunumuzu sehır merkezı gezısı ıle degerlendırmeye karar verdık. Ilk olarak guzel bır kahvaltı yapmak ıcın golun kenarındakı kafelerı dolasmaya basladık ama fıyatları bıze cok yuksek geldıgı ıcın ara sokaklarda bulunan Vıetnamlıların kahvaltılarını yaptıgı kucuk bır restauranta oturduk. Omletı ve peynırlı sandvıcı pekde guzel olmamasına ragmen karnımızı doyurduk tek tesellı fıyatın dıger yerlere gore 5 de 1 daha ucuz olmasıydı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra aksam gıdecegımız su kuklaları gosterısı ıcın bılet almaya gıttık. Ikı cesıt fıyat belırlenmıs olan su kuklalarında 1.class 60.000kıp 2.class 40.000kıp dı bız 2.class ı sectık cunku ılk 3 koltuk fırstclass arkadakılerden de gayet rahat ızlenebılıyor o yuzden 20.000kıp fazla vermenın bır anlamı yok. Bıletımızı de aldıktanm sonra oldquarterın ara sokaklarına dalıp 3-4 saat kaybolduk. Hanoı de ılgılımızı motor yogunlugu cektı yolda yurudugumuzde nerdeyse araba hıc yok kadar azdı. Yarın gıtmeyı dusundugumuz Halong Korfezı gezısı ıcın fıyat arastırması yapmaya basladık. Ortalama fıyatlar tek gunluk ıcın 18$/1 gece konaklamalı 2 gunluk turlar ıcınse 32$ dı. Bız yıne ıyı bır pazarlıktan sonra gunlugu 14$ a 2 gunlugu de 28$ a ındırdık. Aslında ılk rotayı calıstıgımızda buraya 2 gunluk gıtmeyı planlıyoduk ama dun konustugumuz varuna grubu guzel olmadıgı 2 gunlugun fazla olacagı yorumu uzerıne bıraz hevesımız kactı bızde 1 gunluk gıdılmesı ıcın karar kıldık umarım pısman olmayız. Parayı odeyıp oldquartera dalıp gezmeye devam ettık tanesını 800Lıra dan aldıgımız Bıa Hoı lerı otelın buzdolabına atıp aksam yemegı ıcın KFC ye gıdıp ıyıce karnımızı doyurduk(turkıyede yılda 1 kere gıttıgım KFC burda bazen hayat kurtarıyo). Bıralar sogudu artık 24 tanesını sırt cantasına yukleyıp golun yolunu tuttuk. O kadar yorucu yolculuktan sonra golun kenarında muzık dınleyerek ıctıgımız Bıa Hoı yı hıc bır zaman unutmucam.
12.Gun: Halong Korfezı ve Horoz Adası
Sabah saat 8 de otelımızden alınıp yola cıktıgımızda ‘aklımda yalnızca acaba fotograflardakı kadar etkılıyıcı ve guzel mı”? sorusu dolanıyordu kafamda Halong ıcın. Butcemızıve gelen yorumlar uzerıne 1 gunluk turu tercıh ettıgımız Halong Korfezıne yaklasık 4 saatlık bır yolculuktan sonra ulastık. Limandan teknemize bindigimizde hemen ust kata kosup az sayidaki sezlonglarda yerimizi aldik. Kucuk ve sirin bir tekne olan aracimiz denizde yol almaya kicik adaciklarin arasinda suzulmeye basladiginda sanki efsanevi bir korsan filminde gibiydik. Halong fotograflarindan cok daha etkileyici ve gorkemli idi. Deniz uzerindeki yolculugumuzun ilk molasi yuzen bır balık cıftlıgınde verıldıç Bu kucuk cıftlıkte belgesellerde gordugumuz bır cok denız canlısı ıle yakından tanıstık. Ayrıca ısteyenler bu denız urunlerınden satın alıp yıyebılıyolardı. Cıftlıktekı kısa gezının ardından tekneye gectıgımızde oglen yemegı ıcın bızı bekleyen masaları gorduk ve 7-8 cesıt denız mahsülünden oluşan yemeklerimizin tadina baktik. Gercekten enfesti uzucu olanla iciceklerin ekstra ucrete tabi olmasi idi. Yemegin ardindan gezecegimiz gezecegimiz iki magarayi barindiran ve kendi dogal seklinden ismini adan Horoz Adasi ana ulastik. Ada Halong ta hemen her adada oldugu gibi kayaliklardan olusuyordu. Magaraya girdigimizde inanin hic birimiz bu kadar buyuk ve dev olabilecegini tahmin etmemistik. Bu dev magaralarin bir ucundan girip diger ucundan ciktigimizda yarin saatten fazla sure gecmisti ve teknemiz bizi beklemekteydi. Ananas ve karpuzdan olusan vitaminlerimizide aldiktan sonar teknemize bindik. Horoz adasindan hareket edip limana dogru yol almaya basladigimizda 1 gece kalma fikrinin daha iyi oldugu bu konuda biraz hatali oldugumuz fikrinde birlestik. Aksam ickileri yudumlarken halong Bay in muthis manzarasini izlemek guzel olurdu. 4 saatlik temiz bir yolculukla birlikte Hanoi ye vardik. Otele dondukten sonar duslarimizi alip yemeklerimizi yedikten sonar 6 tanesi 1$ olan Bia Hoi lerimizi yudumlamak icin sokak barlarinin bulundugu sokaga gittik. Bia Hoi lerimizi yudumlarken gezginlerle de sohbet etme firsati bulduk. Bangkok a geldigimiz ilk gun New Siam hostelin bahcesinde tanistigimiz 2 Almanla burada da karsilastik ve gorusemedigimiz 10 gunde neler yaptigimiz uzerine uzun bir sohbet ettik. Ilk gunde bize soyledikleri gibi Angkor Watt a gunesin dogusunu kesinlikle izlememiz gerektigini burada da yinelediler. Bia Hoi ciler 12e dogru kapanmaya baslayinca biralarimizi dogru kapanmaya baslayinca otelden biralari kapip yine gol kenarinda Wat manzarali yerimize gecip 3e kadar biralarimizi yudumladik.
13.gun : Hanoi
Hanoi den saigone ucagimiz yarin sabah 10:00 da diger grubunsa bu aksam 23 :30 da.
Son gunumuz bu gunu iyi degerlendirmemiz lazim. Ilk gun gidemedigimiz ho chi minh in mozolesi be muzesine bugun gidecegiz. Sabah kahvalti icin gruplara ayri\ldik kimi ilk gun kesfettigimiz salas viet nam cafesine kimi de gol kenearinda ki restaruanta gitti ( bunda butcede ki paralarinda etkisi vardi) kahvalti icin gittigimiz restauranti\n manzarasi cok guzeldi . aksamlari birahoi ictigimiz parkin hemen yaninda bulunuyordu. Guzel ve temiz bir de gol manzarali olan restaurantta fiyatlarida ona gore tabi , omlet cay,patates kizarmasindan olusan kahvaltiya kisi basi 4 dolar para verdik. (Bu Vietnam standartlarian gore pahali bir yerdi) kahvaltimiz yaptiktan sonar golun kenarinda banklarda bulusup mozelenin bulundugu Alana gitmek icin yurumeye basladik. Kaldimiz oldquarte bolgesi turkiyede ki eminonu ile benzer ozellikler tasiyordu.mozeleye dogru giderken oldquarter daki eski evlerin yerine genis caddeli her kapisinda bir guvenlik bulunan evler almaya basladi, cogu orduya ait olan bu evlerin fotograflarini bile cekmeye izin vermiyor guvenlikler. Bu evleri bitirdikten sonar bizi devasa bir meydan karsiladi,meydanin saginda da vietnamlilarin ho amcasinin mozelsesi tum ihtisamiyla duruyordu tipki anitkabirde ki gibi kapida duran askerler bulunuyordu. Mozelenin onunde fotograf cekilmesine izin verilmniyordu.
Mozelenin 500 metre ilerisinde sag tarafta muze bulunuyordu. Muzeye oglen saatlerinde gittigimiz icin 1 saat beklemek zorunda kaldik. Bu bir saati bos gecirmemek icin muzenin yaninda bulunan hediyelik esya satilan dukkanlardan hedilyeler aldik, muzenin girisine onbin kip verdik. Muzede ho chi minhinin
Ozel esyalarinin disinda vietnamlilarin ho amca icin yaptigi esyalarda sergileniyordu. Ayrica giris katinda bulunan fotograflar da Vietnam ve rusya devlet baskanlarinin(putin) samimi pozlari dikkatlerden kacmadi.muzenin ic tasarimi bugune kadar gordumuz muzlere kiyasla en iyisi oldugunu soyleyebilirim. Muzeden ciktiktan sonar golun kenarina geri donup yemegimizi yiyip otelde demlenmeye cekildik. Aksam ilk grup ucaga binip saygon yolunu tutacakti, herkeste biraz burukluk vardi.
Taksiye bindirip havaalanina ugurladiktan sonar bizde bira hoicilerin yolunu tuttuk. Bu bira hoili aksamlari, hos sohbetleri ve unutulmaz Hanoi gecelerini , su kuklalarini surekli trafikte yasanan motor kargasasini cok ozliyecegimizin huznuyle son biralarimizi tokusturarak huzunle yarildik.
14.Gun : Ho Chı Mınh Cıty (SAIGON)
Sabah 8 de kalkıp check-out yaptırdıktan sonra kisi başı 3$’a anlaştıgımız taxıye binip havalimanına dogru yola çıktık. Yaklaşık 50 dk sonra havalimanına vardıktan sonra uçak için check-in yaptırıp beklemeye koyulduk. Uçak biletini internetten vergiler dahil 103$’a Jetstar airlines ten aldık. 2 saatlik uçusun ardından Saigon’a vardık. Sabah kahvaltı yapma şansımız olmamıştı o yüzden ilk hedefimiz yemek yiyecek bir yer bulmak oldu. Havalimanın karsısında bulunan alışveriş merkezine gidip önce pizza ardından da üst katta kahvelerimizi içip merkeze gitmek için taxiye bindik. Taxiyle 100.000kip karşılığında hostellerin bulunduğu caddeye gitmek için anlaştık. Oteller bölgesinde bulunan gölün kenarına çantalarımızı yığıp otel bakmak için Samet’le birlikte ara sokaklara daldık ve kısa bir arayışın ardından kişi başı 3$’a oteli tuttuk. Gölün kenarında Hanoi’den bizden 2 gün önce ayrılan ve karayoluyla gelmeyi seçen Varuna grubuyla karşılastık. Onlarda başka bır hostelde kışı başı 6$’a kaldıklarını soyledıler. Biz yine biraz şans birazda pazarlıktaki inadımız yüzünden 3$’a duşlu televizyonlu odayı tutmasını bildik. Odalara yerleşip duş aldıktan sonra şehri keşfetmek için dışarıya çıktık. Kaldığımız otelin hemen yanında bulduğumuz dönerci bizi mutlu etti cünkü hem güzel gözüküyordu hemde ucuzdu. Birer pide içi döner alıp yola koyulduk ( dönerin domuz etinden yapıldıgını öğrenmemiz pek uzun sürmedi.guruptakilerin cogu bir daha dönercinin yanından bile gecmediler ama biz günde 2-3 yarım yemeye devam ettik J ) Yolda dolaşırken bizden 1 gün önce yola çıkan grupla karşılastık. Onlarda karşımızdaki otelde kişi başı 5$’a kaldıklarını söylediler. Bia Saigon satan küçük bir sokak restaurantının taburelerine oturup biralarımızı yudumladık. İlk grup yarın yola cıkıp Siem Reap ardından Phuket ve Ko Phi Phi ye gidip bizi Ko Pha Ngan’da katılacaklar. Lonely Planetten okuduğumuz ve gezginlerden de duyduğumuz Apologize Now barını aramaya koyulduk. 30 dk lık aramanın ardından Opera binasının arkasındaki sokakta barı bulup içeriye daldık. İçeride Vietnamlılar ve çok sayıda gezgin vardı. Fiyatları Türkiye’de ki barlara göre uygun dizayn olarakta bir çok mekandan daha güzeldi. Gece 1’e kadar barda eğlendikten sonra otelin yolunu tuttuk. Uçak yolculuğu ardından o kadar dolanmamıza rağmen kimsenin uykusu yoktu bizde Bia Saigon satan yere gidip saat 3’e kadar biralarımızı yudumladık.
15.Gun : Ho Chı Mınh Cıty (SAIGON)
Yarın için Vietnam-Amerika savaşında Vietnamlıların savaşı kazanmasında büyük payı olan “Cu Chı” tunellerı için tur aldık. Kişi başı 5$ lık turda ulaşım ve rehberlik hizmetleri dahil onun dışında giriş için ekstra 80.000kip daha ödememiz gerekicek. Yarının programınıda yaptıktan sonra bugünü müzeler gezmeye ayırdık. İlk yer ‘Devrimciler Muzesi’. Muzenin icinde cu chi tunellerinin krokileri, eski ve yeni Vietnam paralari koleksiyonu, Amerikan savasindan kalan askerlere ait cakmaklar, Ho Chi Minh le ilgili fotograflar ve dokumanlar, vietnamda yasiyan eski insanlarin kullandiklari aletler ve Paris antlasmasina ait fotograflar bulunuyo, muzenin giris ucreti 10.000kip. Ordan 15dk lik yurume mesafesi uzakliginda bulunan ‘Savas Muzesine’ gectik. Bu muze gercekten inanilmaz. Amerikanin savas sirasinda burada biraktigi tanklar, ucaklar ve bir cok muhimmat burda sergilenmekte. Ayrica savasa ait bircok fotografida gorme firsatimiz oldu. Savasin gercek yuzunu burada fotograflara baktiginizda daha da iyi anliyorsunuz. Fotograflar tabiki pek ic acici degil Amerika bu ulkeyede zamaninda cok cektirmis halen de baska ulkelere cektirmeye devam ediyor. Savas Muzesinde biraz icimiz kararmis sekilde ciktiktan sonra ‘Hayvanat bahcesine’ dogru yol almaya basladik. Kaplan, fil, aslan, su aygiri burada kesinlikle gorulmesi gereken canlilar. Yine merkezde bulunan Kilise ve kilisenin yanindaki merkez postahane gorulmesi gereken yerler arasinda. Yaklasik 7 saatlik sehir turunun ardindan otele donup dus aldiktan sonra biraz sekerleme yapmanin zamani geldi. Sekerleme iyi geldi biraz kafalari toparladik. Receptiona indigimizde Ispanyol grupla karsilastik, onlarda bizim otele yerlesmisler. Ispanyol grupta bizle beraber Istanbul’dan Bangkok’a gelen ve gezinin ilk 10 gununu bizimle birlikte geciren Juanjo’da vardi. Bizi gorunce cok mutlu oldu belliki ozlemis bizi gerci bizde onu az anmadik degil. Bizden ogrendigi Turkce kelimelerle seslenmesi ‘kanka’ , ‘sigara darla’ yi bizde cok ozlemisiz. Aksam yine Bia Saigon icip Ispanyol gurupla sohbet ederek saati gece 1 yaptik. Yarin ‘cu chi’ tunellerine sabah 8’de gidip oglen 2’de sonlandiricagiz ardindan 3 otobusune binerek Phnom Pehn’e dogru yola cikacagiz. Phnom Pehn biletlerini first class otobusten 10$’a aldik.
16.Gun : Ho Chi Minh City – Phnom Penh
Sabah 7 de check-out verip cantalari otelin emanetine verdikten sonra ‘cu chi’ye dogru yol almaya basladik. 1 saatlik yolculugun ardindan tunellerin bulundugu yere vardik. Giris icin 80.000kip vedikten sonra rehberle birlikte ilk olarak tunelleri anlatan yaklasik 20 dk suren bir film izledik, filmde tuneller ve savasla ilgili goruntuler vardi. Daha sonra rehber bambulardan yapilan mizraklarin bulundugu tuzagi anlatmaya basladi. 2 metre derinlikdeki cukurda 1 metrelik mizraklar ustunde yapraklarla ortulu tahta bulunuyordu. Rehber normalde bu tuzaklari hayvanlari yakalamak icin kullandiklarini ama savasta Amerikalilari yakalamakta kullandiklarini soyledi. Bizle beraber tura katilan Amerikalinin saskin gozlerle tuzaklari izlemesi gozlerden kacmadi. Daha sonra Amerikaya ait tankin yanina gidip fotograf cekmek istedik ama Japon turistler her yerde oldugu gibi burada da buna izin vermediler. Kafile seklinde fotograf cekmeleri disinda taker taker tankin tepesine cikip zafer isareti yaparak fotograf cekmeleri Japonlara ait bir stil olsa gerek!!! Burada ayrica tanesi 10.000kip’ten AK47 ve savas tufegiyle ates etme firsatida buluyorsunuz. Tunellerin toplam uzunlugu 242km ve Saigon merkeze kadar gittigi soylendi. 3 katli olarak yapilan bu tunellerin Amerikalilar sadece 1.katini biliyorlarmis.Amerika 1.kata girdiginde Vietnamli gerillalar 2 kata kacarak bir anda kayboluyorlarmis.Bizde tunellerin icine girip 10dk bir baska siginagin altindan ciktik. Gercekten inanilmaz birsey 1 metre yuksekligin dar, hava almak cok zorlasiyor. Tunelden ciktigimizda herkes terden sirilsiklam olmustu, bu insanlarin burada 20 yil yasadiklarini dusundugumuzde neler cektiklerini daha da iyi anliyorsinuz. Tunelleri gezdikten sonra bizi el sanatlarinin yapildigi bir fabrikaya goturduler. Bu tur gezilerde hep yapilan birsey rehberler goturdugu kisi basina komisyon aliyor biz hic birsey almasak bile. Merkeze geri dondunten sonra cantalarimizi alip otobusun oldugu yere gittik. Otobus su ana kadar bindigimiz en lux otobustu. Otobuse bindikten sonra muavin pasaportlari toplamak istedi sebebiyse vize islemlerini kendisinin halletcegini soylemesi. Bizden 25 $ istedi ama biz vizenin 20$ oldugunu bildigimizden kendimiz halletcegimizi soyledik. Sinira yaklasik 4 saatte vardik ve vizeyi 20$’a aldiktan sonra otobusun oldugu yere gitmek icin 1$ taxi parasi verip toplamnda 21$’a vize islemini halletmis olduk. Kalan 4$ aksam icin yemek ve yaninda Angkor Beer parasi oldu bizim icin. Sinirdan 4 saatlik yolculugun ardindan Phnim Penh’e vardik. Otobusten indikten sonra varuna grubu ve Murat Hocanin bulundugu ‘Number 9 Sister’ hostele dogru yola ciktik. Bizi Murat Hoca sekerle karsiladi J 4 kisilik odayi kisi basi 1$ dan kiralayip hostelin yakininda bulunan Hint lokantasindan mecimek, karnibahar,curryli tabuktan olusan yemegimizi 1.75$ karsiliginda yedik. Yemegi yedikten sonra Phnom Penh’in en buyuk diskosu olan ‘Heart of Darkness’ da aldik solugu. Gece 2’ye kadar durdugumuz diskokadan ciktiktan sonra hostele gidip gol kenarinda biralarimizi icip gunmu sonlandirdik.
17.Gun : Phnom Penh – Siem Reap
Bugun amacimiz merkezdeki S21 ( iskence muzesi) ve tarih muzesini gezmekti ancak Siem Reap’e giden otobus 14:30 da oldugu icin muzelere gitmekten vazgectik. Golun kenarinda tavuklu sandviclerimizi yedikten sonra biraz bilardo oynayip biralarimizi yudumladik. Otobusle Siem Reap 5 saat surmekte otobus ucretide 5$. Siem Reap’de Garden Village hostele gittigimizde cantalari tuttugumuz 1 odaya koyup dusta aldiktan sonra disarida bulunan ustu cibinlikle ortulu yataklarimizi sectik. Otelin terasi cok guzel insanin bira icesi geliyor. Aksam yemegini yemek icin merkezdeki sokak restaurantlarinin birine oturup ‘fried rice with chicken’ soyleyip beklemeye koyulduk. Kisi basi 1$’a kola ve pilavimizi yedik, yemek gercekten cok lezzetliydi. Ardindan yarin gidecegimiz gezinin acaci olan ‘Angkor Wat’ icin tuktuk aramaya koyulduk. Ortaklama 15$ fiyat veren tuktukcular bizi ikna edemedi cunku 1 gun once bizim 1 grup 12$’a tum gunluk tur icin anlastiklarini bize maille iletmislerdi. Ama bizim icin 12$ da fazla. Tanistigimiz tuktukcu Mr.Big ile hararetli pazarlik sonucu 10$’a anlastik. Bizi sabah 4’de hostelden alicaklar cunku Angkor’da gun dogumu bir baska. Otele geri donup bardaki bilgisayar Gevende takip Refik le birlikte biralari yudumlamakta bize ayri bir zevk verdi. Gece 1 de anca yatabildik bakalim yarin uykusuzluk bizim icin sorun olacakmi…
18. GUN: Angkor
Sicak ve nemli havaya ragmen gece boyunca yaptigimiz bilardo maclari ve devirdigimiz onca ‘Angkor Birasi’na inat sabah saat 04:30 da uyanabilmistik. Cunku Angkor da gundogumunu yasamak herseyden onemliydi. Hostelin onunde uykulu gozlerle bizi bekleyen tuktukcu dostumuz Mr. Big ve arkadasi bizi dogruca Angkor a goturdu. Kapida 1 gunluk giris kartimizi 20 $ karsiligi aldiktan sonar zifiri karanlikta yol almaya devam ederek bir golu tam ortadan yarip gecen eski bir tas yolun basinda Mr. Big bizi indirdi ve burada bizi bekleyecegini soyledi. Cep telefonlarimizin isigi ve el feneri yardimiyla zar zor ilerleyerek o unlu Angkor fotografini cekebilecegimiz yeri aramaya koyulduk. 15 – 20 dakikalik ugraslar sonucu (tapinagin cevresini bilmeden tavaf ettikten sonra) yavas yavas kalabaliklasmaya baslayan su kiyisinin dogru yer oldugunu anlayip yerimizi aldik. Yarim saatlik bir bekleyisin ardindan gezimizin ana hedefi o unlu Angkor bir siluet halinde ortaya cikmaya baslamisti. Gunesi ilk isiklarina dek heyecanla yaklasik 2 saat boyunca 200 den fazla insanla birlikte Angkor u hem fotografladik hemde bu essiz anin keyfini doyasiya yasadik. Gunes tamamen dogup Angkor un uzerinde parladiginda bizde dunyanin bu en buyuk tapinak kompleksini gezmeye koyulduk.
Fotolarini cektigimiz bu ana tapinagin icini gezmeye basladigimizda kisisel hayalimi gerceklestirdim ve Wong Kar Wai nin unlu filmi Ask Zamani (In The Mood For Love) nin final sahnesinin gectigi duvarlari ve tavani inanilmaz guzellikteki rolyeflerle bezeli bu koridorlarda gezinirken bir yandan da cep telefonumdan filmin bu sahnesi icin ozel olarak bestelenmis Angkor Temasi adli muzigi caldim. Isin, benim icin en ilginc tarafi ise sarkinin bitmesine yakin arkami donup baktigimda benimle dolasan bir dolu ziyaretcinin varligini farketmemdi. Kuskusuz, hepimiz icin pahabicilmez bir andi.
Ana tapinagi ziyaretimizin ardindan bizi bekleyen Mr. Big bizi birbaska tapinaga Angkor Tomb a goturdu..Burasi ana tapinak kadar buyuk olmasa da etkileyici bir yerdi. Kisa bir gezintinin ardindan kestirmek icin en uygun taslari bulup 45 dakikalik tapinak sekerlemelerimizi yaptik. Hava gercek anlami ile kavurucuydu ve bizi yorgun dusurmustu. Angkor Tomb un ardindan Mr. Big bizi birkac tapinaga daha, oradan da hepimizin merakla bekledigi dev agaclarin ve koklerle kapli evin oldugu alana goturdu. Gercekten inanilmazdi bu agaclar. O unlu, koklerle kapli ve uzerinde dev bir agacin yukseldigi tas evin onunde fotograf cektirmek icin yerimizi aldigimizda cok hos bir karsilasma yasandi ve 36 kisilik Turk turist kafilesi de aile fotografimizda yerlerini buyuk bir nese icinde aldilar. Ozellile Baran in actigi Anadolu Universitesi Turizm Gezi Kulubu flamasi buyuk bir alkisin kopmasina ve cevredeki diger turistlerin de merakli bakislarina yol acti.
Sabaha karsi 04 00 sularinda baslayan Angkor yolculugumuz ogleden sonra 3bucuk 4 civarinda son bulurken hepimiz bu Kimer mucizesinin etkilenmistik.
Sehir merkezine dondugumuzde Ko Pha Ngan a gidis icin en dogru ve ucuz yolu bulmak icin bilet acentalarini dolasmaya basladik. Aklimizdaki en onemli soru isareti ise Siem Reap tan Bangkok a mi yoksa Pattaya ya mi gidecegimizdi. Forumlardan edindigimiz bilgiler(!) dogrultusunda 15 usd karsiligi Pattaya ya bilet aldik cunku Pattaya dan Ko Pha Ngan adasinin hemen yanindaki Ko Samui adasina feribot oldugu bilgisini edinmistik.
19. Gün : Siem Reap – Pattaya – Bangkok :
Sabah 8’de Siem Reap’tan bindiğimiz bizi sınıra götüren otobüs berbat bir toprak yolda ilerlerken tek düşüncemiz bir an önce sınıra ulaşabilmekti. Tayland gibi gelişmiş bir Asya ülkesinin yanıbaşında bölgesine tarihi hazinelerle dolu bu ülkenin içinde bulunduğu bu kötü durum bir parça canımızı sıkmıştı doğrusu. 4 saatin sonunda sınırdaydık. Yarım saat süren çıkış giriş işlemlerinin ardından çember rotamızı tamamlamış tekrar Tayland’a ayak basmıştık. Sınırda bizi bekleyen klimalı özel minibüsümüz bizi 4 saatte uçarak Pattaya’ya ulaştırmıştı. Fakat Pattaya’dan Ko Samui’ye tekne ya da feribot olmadığı gerçeği bize 1 güne malolacaktı. Çünkü kısa bir Pattaya turunun ardından akşam 19:40 otobüsü ile 121 Bahta 2 saatte Bangkok’a geçtik. Bangkok’ta Khao San Road dan 600 Bahta Ko Pha Ngan’a biletlerimizi ( 12 saat karayolu ile Suratthani ve 3 buçuk saatlik bot yolculuğu dahil ) aldık. Ardından daha önce kaldığımız New Siam Hostel’in dolu olduğunu öğrenip diğer hostelleri dolaştık ve New Siam’a oldukça yakın ve New Siam’dan çok daha konuksever ve ucuz bir hostel olan Sinthi Guesthouse’da 3 kişilik odalarda kişibaşı 130 Bahta konakladık. Geceyarısı Baran’la günlerdir büyük özlemimiz olan nargile keyfini Khao San Road’da yaşadık ve hostelin yolunu tuttuk.
20.Gün : Deniz, Kum ve Güneşe Yolculuk :
Güzel bir uykunun ardından öğlen saatlerinde Bangkok’u keşfetmek üzere sokaklara daldık. 3 Baht olan teknelere binerek nehrin karşısında bulunan pazarın içine daldık. Pazar da ağırlıklı olarak sebze, meyve ve yemek yiyebilceğimiz yerler vardı. Aslında bir ara yakın olan Wat Arun’a gitmeye niyetlendik ama havanında sıcaklığını düşününce göze alamadık. Hava sıcak sıvı tüketmek gerekiyo sokakta bulunan tezgahtan kola istediğinizde küçük poşete buzları doldurup içinede şişe pepsiyi boşaltıp elimize verdi ( depozito parası almaktan daha mantıklı ) güzel bir sistem hoşumuza gitti. Yaklaşık 2 saatlik dolanmanın ardından yine tekneye binip nehrin karşı tarafına giderek hostelin yolunu tuttuk. Son günlere yaklaşıyoruz artık tasaruf yapmanınn zamanı geldi yemekleri sokaktan yemeye devam. Tapınak duvarının önünde bulunan sokak lokantasına oturup birer pat tai kai söyleyip akşam yemeği işinide halletmiş olduk. 5’de hostelimizde buluşup Suratthani otobüsümüze 18:30 sularında bindik.Otobüs oldukça lüks ve güzeldi heleki en ön koltuğa oturup ayakları uzata uzata gitmek ayrı bir zevkti J ayrıca otobüste izlediğimiz oscar adayı In Bruges filmi bize ayrı bir zevk verdi bu yolculukta ( gezinin başından beri Bruce Lee, Jet Lee ve Jackie Chan filmlerinin hepsini izlemiştik bu iyi geldi o yüzden )
21.Gün : Sonunda Deniz, Kum ve Güneş Koh Pha Ngan :
12 saatlik rahat bir yolculuğun ardından bizi Ko Pha Ngan teknesine götürecek otobüsün olduğu acentaya vardık. 1 saatlik bekleyişin ardından 45dk lık kısa bir yolculuk ile teknemize ulaştık. Önce Ko Samui adasına uğrayan teknemizin güvertesinde güneşlenerek 3.5 saatte Ko Pha Ngan adasına ulaştığımızda saatlerimiz 14:30’u gösteriyordu. Tekneden indiğimizde bizi, dans ederek boynumuza çiçekler asan güzel kızların yerine peşimizi bir türlü bırakmayan karakuru taksicilerin karşılaması biraz morallerimizi bozsada hemen kafamızı toparlayıp normalde 100 Baht tan aşşağı yolcu almayan taksileri 70 Bahta ayarlıyarak Haad Rin beach de bulunan hostelimize doğru yol almaya başladık. Coral Bungalows Guesthouse de 3 kişilik klimalı, duşlu odalarda gecelik konaklamaya kişi başı 170 Baht verdik. Coral Bungalows bugüne kadara kaldığımız en güzel ve konforlu yerdi. Denize yakın ayrıca hostele ait havuzda mevcuttu ve Ko Pha Ngan da yapılan en büyük havuz partiside burda yapılıyodu. Eşyaları odalara atıp çamaşırlarımızıda yıkamaya verdikten sonra koşar adımlarla Haad Rin in yolunu tuttuk. Burası cennet gibi… deniz açık mavi tonlardan git gide koyulaşarak renk değiştiriyodu. Öğlenin sıcağında denize girdikten sonra korsan gemisinin yanında bulunan restauranta girip birer Chang içerek kendimize geldik. Dayanamayıp 150 Bahta aldığımız voleybol topuyla önce voleybol ardından futbol oynayarak tüm Haad Rin sahiline Türk gençliğinin hünerlerini göstermek de gecikmedik. Gruptan 3 kişi ayda 1 kere yapılan “ Half Moon ” party için bizden ayrılarak partinin yapılcağı ormanlık alana gittiler bizde akşam yemeğimizi oteldeki Avusturalya ve Yeni Zenlandalı dostlarımızla birlikte yedikten sonra biralarımızı yudumlayıp dinlenme moduna geçtik.
22.Gün : Koh Pha Ngan
Üzerimizde 20 günün yorgunluğu var şimdi dinlenme zamanı. Birer “ tortilla” yanına baget ekmek ve çaylarımızı söyleyip beklemeye koyulduk. Kahvatımızı yaptıktan sonra Haad Rin’e doğru yürümeye başladık ( kaldığımız Coral Bungalows güzel ve ucuzdu ancak Haad Rin’e yürüme mesafasi olarak 10 dk uzaklıkta tek dezavantajı bu ) Hava çok sıcak o yüzden 5’e kadar oturup bira, patates yapmak daha mantıklı. Güneş batmaya yakın denizimize girip ardından voleybol maçımızıda yaptıktan sonra hostele doğru yol almaya başladık. Akşam yemeği için birer Fried rice with chicken söyleyip havuz başında sohbet etmeye başladık. Yarın hostelde yapılcak olan “ Havuz Partisi ” nide düşünerek bugün biraz erken uyumanın faydası var.
23.Gün : Koh Pha Ngan
Bugün motor kiralayıp diğer plajlara gitme düşüncemiz vardı ama gruptan herkes motor kiralamak istemedi. Biz yine Haad Rin’e doğru gidip güneşlenme keyfini yaşadık çünkü son günlerimiz burda Türkiye’ye döndüğümüzde bu havayı ve sahilleri çok özlücez. Coral Bungalows’da check-out çıkmadan 1 gün önce en geç akşam saat 10’a kadar yapılması gerekiyo yoksa sabah pasaportlarınız içeride kalabilir ve tekneyi kaçırabilirsiniz buna dikkat edin. Otele dönüp internette notları derledikten sonra havuz başına indik. Parti başladı havuzun içinde 1-2 kişiden başka kimse yok, havuz partisi ama kimsenin havuza girmeye niyeti yok gibi. Biraz fazla kaçırmışız sabahtan beri içkiyi uykumuz gelmeye başladı. Bizim için havuz partisi biraz erken bitti.
24.Gün : Koh Pha Ngan – Koh Tao
Sabah erken uyandık ve Koh Pha Ngan’ın merkezine doğru taksiyle yol aldık ( Koh Tao bileti 350 baht bunun içinde sabah otelden merkeze kadarki taksi parasıda dahil ) tekneye binip 2 saatlik deniz yolculuğundan sonra Koh Tao’ya vardık. Ana plaja gidip kalacak yer bulmak için araştırma yapmaya başladık. Şimdiye kadar kaldığımız yerler arasındaki en pahalı yer burası. Bazı bungalowslar kişi başı 600 Baht istiyolar odalarda pek iç açıcı değil. Koh Tao’nun en büyük dalış okulunun bulunduğu Ban’s Diving’e gidip dalış yapıcağımızı söyleyip oda başı kişi başı 200 bahta anlaştık. Dalış içinde kişi başı 2000 Baht ( yaklaşık 60 $ ) odalar 6 kişilik duş, TV var ve ferah. Yemeğimizi sahildeki bir lokantada yedikten sonra bugünü dinlenmeye ve deniz keyfi yapmaya ayırdık.
25.Gün : Koh Tao
Dün anlaştığımız Dalış için sabah 8’de kalktık. Otelden Check-out alıp eşyalarımızı otelin emanet bölümüne koyuktan sonra eğitmenlerden pratik dalış eğitimimizi aldık. Eğitimin bitiminde önce dalış kıyafetlerimizi aldıktan sonra havuz başına giderek teorik eğitimimize başladık. Basınçlı özel havuzda teorik eğitim almak ilk defa dalıcak arkadaşlar için iyi bir deneyim oldu. Teorik eğitimimizi de aldıktan sonra öğlen yemeği için hafif birşeyler yemek gerekiyordu, bizde “ fried rice with chicken ” lerimizi söyleyerek bu öğünün bu şekilde geçmesinin iyi olcağını düşündük. Saat 12:40 oldu artık dalış zamanı gelmişti. Ufak bir bota binerek açıkta bizi bekleyen teknemize 5 dk da vardık. Yine bize aşağıda göreceğimiz balıklar hakkında eğitmenler tarafından bilgiler verildi ( cinsleri, tehlikelileri ) konusunda. Ardından suyun altında kullanıcağımız işaretleride öğrendikten sonra dalış için hazır olduğumuz söylendi. 3 gruba ayrılarak derin maviliğe doğru inmeye başladık. Suyun altında yaklaşık 40 dk kaldıktan sonra suyun yüzeyine çıktık. Başımızda bulunan “ BEN ” bizim grupta bulunan Selçuk ve Mehmetin tüplerinin azalması üzerine erken çıktığımızı söyledi bize. Denizden çıktıktan sonra bizi taze Ananas, bisküvit,sıcak çay ve kahve bekliyordu. Daha dönmemize 3 saat vardı bizde tekneden atlayarak derinlerde yüzmenin zevkini yaşadık bu boş zamanda. Ardından dönüş zamanımız geldiğinde ilk bota ben, Candaş ve Mehmet sığmadığımız için 2.botu beklememiz söylendi. Ben ve Mehmet karar verip tekneden sahile kadar yüzmeye karar verdik ( aslında başta gözüm kesmedi ama sonra laf yemekten iyidir ) diye düşünüp kulaç atmaya başladım. Aslında Candaş’ında niyeti vardı ama tekneye geldğimizde ilk atlamada boynunu incittiği için cesaret edemedi haklı olarak. Balıkları izleye izleye sahile varmayı başardık. Bizi sahilde dalış yaptığımızı belgeleyen resmi olmayan lisanslarımız bekliyordu. Akşam için Bangkok’a gidecek vapur ve otobüs için biletlerimizi aldık. Toplan 850 Baht verdiğimiz bilet bizi önce Chumporn ardından otobüsle Bangkok’a götürecekti. Akşam yemeğimizi yiyip sokaktaki Bangledeşli pankekciden son fıstıklı, çikolatalı pankeki yedikten sonra gece vapuruna doğru yol almaya başladık. Bize 10 da kalkıcağı söylenen tekne meğerse 11 de kalkıcakmış ve bu tüm turistlere bu şekilde söylenmiş ( ama herşeye rağmen erken gitmenin faydası var gece uyuyacak yer tutmak için iyi oluyo ) .
26. GÜN : Bangkok
Sabah 5 gibi Cumporn’a vardıktan sonra bizi bekleyen minübüse binerek Bangkok’a doğru yol almaya başladık. 7 saatlik yolculuğun ardından Khao San Road başında inip hostele doğru yol almaya başladık. Geçen hafta Pattaya’dan geldiğimizde bulduğumuz Sinthi Guesthouse’ye giderek odalarımıza yerleştik. Artık gezinin yorgunluğunu hissetmeye başladık, galiba bu son 3 gün alışveriş, masaj ve tapınak gezmeyle geçicek. Akşam oldu Khao San Road’da dolaşmaya başladık ve yarın yola çıkıcak Varuna grubuyla karşılaştık, Murat Hoca yine formundaydı. Akşam 11 gibi Bangkok daki Thai’li öğrencilerin tercih ettiği “ Brick Bar ” ın yolunu tuttuk. İçerisi inanılmazdı !! iki katlı olan bar dizayn olarak ve içerisindeki üniversiteli genç potansiyeli yönünden bizleri büyüledi. Sahnede Tayland’ın ünlü genç gruplarından biri var, hep bir ağızdan Due-Due-Due parçası J Bangkok da barlar erken kapanıyo o yüzden bizde gece tek açık olan Family Mart’ın önüne giderek Murat Hoca’nın ısmarladığı biraları yudumlayarak Thai’li gençlerle gecenin sonunu yine Due-Due şarkısıyla getirdik.
27.GÜN : Bangkok
Sabah kalkıp otelde Amerikan kahvaltımızı yaptıktan sonra bugün ne yapsak diye düşünmeye koyulduk. Heralde bugün hedef masaj yaptırmak, çünkü geldiğimiz ilk günden beri Candaş’la masaj yaptıramadık. Hocanın tavsiye ettiği masaj salonuna giderek 1 buçuk saatlik yağlı masajı yaptırıp kendimize geldik. Ardından Bangkok’un en büyük elektronik çarşısına giderek bilgisayar ve fotoğraf makinesi fiyatları aldık ( gerçekten de laptoplar ve fotoğraf makinesi fiyatları yarı yarıya efsane değilmiş ). Ordan da Chatu Cak adındaki yerel pazara giderek hediyelik araştırması yaptık, sonucta dönmemize 2 gün kalmıştı ve kimseye adam gibi hediye alamamıştık burası hem ucuz hemde çok çeşit bulabilceğimiz bir pazar. Yaklaşık 2 buçuk saat gezdikten sonra hostele doğru yol almak istedik ama hiçbir taksi bizi almadı. Almak isteyenlerde 3 kat fiyat söyledi bizde onları kabul etmedik. Sonunda bir taksi bularak hostele doğru yol almaya başladık ( taksiye Juanjo, Elçin, Seda, Candaş, Sercan ve ben toplam 6 kişi bindik) kişi başı 50şer kuruş vererek hostele ulaştık. Duşumuzu aldıktan sonra yine Khao San’a doğru yol almaya başladık ve gece yine Family Mart’ın önünde sonlandı.
28.GÜN : Bangkok
Artık tapınakları gezmenın sırası gelmişti. İlk hedefimiz Wat Arun. Wat Arun’a gitmek için önce nehrin karşısına geçip kısa bir Pazar turunun ardından 35 baht verdiğimiz taksiyle tapınağa vardık, giriş 100 Baht. Tapınağın merdivenleri çok dik ve çıkması kızları baya zorladı. 1 saat Wat Arun’u gezmeye yetiyo. Ardından tuttukla 70Bahta anlaşarak Wat Po ‘ya doğru yol almaya başladık. Wat Po dünya da bulunan en büyük 3 Buda heykelinden biri, buranında giriş 100 Baht. Gerçekten burasıda çok güzel hayran kalmamak elde değil. Havanın sıcaklığından dolayı dolaşmamızı kısa kesip hostelin yolunu tuttuk. Son gece bişeyler yapmak gerekiyo ama gidilicek tek yer Khao San. Candaş’la birlikte düşündüğümüzde “ keşke insanın haftada bir gün burda 1 gününü geçirme fırsatı olma” fikri fena olmazdı heralde. Akşam yemeğimizi Mehmet Abi sponsorluğunda Murat Hoca’nın tavsiye ettiği İsrail lokantasında yaptık. Normalde yemediğim humus burda bana daha bir hoş geldi. Geceyi Khao San Road ‘da geçirmek üzere yol aldık ve son gecemizi çok güzel bir şekilde sonlandırarak yarınki yolculuk için çantaları hazırlamaya koyulduk.
29.GÜN : Bangkok – Aşkabat – İstanbul – Eskişehir
Uçağımız sabah saat 11:40’da kalkıcak, bizde sabah erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Bangkok’un trafiğinide düşünerek 9 gibi otelden çıktık. Bizim uçakta yer olmadığı için başka bir havayoluyla gidicek olan Selçuk ve Mehmet, uçağı 4 gün sonra olan Murat Hocayla da vedalaştıktan sonra havalimanına doğru yol almaya başladık. Paralı yoldan gittiğimiz için pek trafiğe takılmadık ( taksici normal yoldan giderse 300 baht, otobandan gidersede 70 baht ekstra yol parası alıyolar ) ve 30 dk da havalimanına vardık. Daha uçağımızın kalkmasına 2 saatten fazla zaman var bizde check-in yaptırıp free shop ların bulunduğu tarafa geçip mağazaları gezmeye başladık. Son çağrı geldi uçakta eksik var ! eksik bizim gruptan Sevcan yine son dk da golünü attı bize. Çağrılardan sonra Sevcan’da uçağa bindikten sonra yumuşak bir kalkışla havalandık. Burma, Hindistan, Pakistan, Afganistan ve sonunda Türkmenistan sınırına girdik 7 saatlik yolculuğun ardından. Aşkabat’ta 1 saatlik beklemenin ardından Pekin’den gelen uçakla birleşik İstanbul’a doğru yol almaya başladık. Uçakta Pekin’den gelen Eczacı türk kafileyle keyifli bir sohbet ettik. Tek sorun yemekte mantar yiyen Erkin’in alerjisi azdı ve her tarafı kabarmaya başladı ( hayatında ilk defa mantar yiyeceksen bunu uçakta yapmamak gerekiyo ). Şansa uçaktaki eczacıların arasında bulunan doktorun tavsiyeleriyle uçak İstanbul’a inesiye kadar Erkin’in vicudu eski haline döndü. Milleti toparlayıp eve doğru yol aldık ve annemin hazırladığı sofraya hücum ettik. Aslında İstanbul’da bu gece kalmak gerekir o kadar yolun yorgunluğu hemde aileyle 1 ay sonra hasret giderme… Eskişehir’de de işler birikti bir an öncede gitmek gerek. Gece 1 otobüsüne biletlerimizi alıp beklemeye başladık. Geziye genel olarak baktığımızda büyük bir sorun olmadı, insanlar da mutluydu bizim için önemli olanda bu zaten. GÜNEY AMERİKA’DA GÖRÜŞMEK ÜZERE hasta luego…