Nikaragua Gezisi

ORTA AMERİKADAN

31.03.2008 Talamanca – Kostarika


Orta Amerika ülkelerinin bir çoğunda kara sınır kapılarında güzel giyimli bayanlardan oluşan turizm informasyon görevlileri tarafından güleryüzle hoş geldiniz denilerek karşılandık.

Ücretsiz olarak son derece iyi hazırlanmış ülke haritaları, bakanlıklar tarafından hazırlanan gezgin el kitapları ve tanıtım broşürleri veren bu bayanlar ayrıca bize her hangi bir aldatmaya uğramayalım diye otobüs ücretlerinden taksi fiyatlarına, nelere dikkat etmemiz gerektiğinden, nereleri görmemiz gerektiğine kadar her konuda bilgiler verdiler.

Brezilya’da dünya turu seyahati sırasında aynı hostelde kalıp tanıştığımız ve güler yüzlü muhabbetleri ile sevip arkadaş olduğumuz Kanadalı Nancy’i bu turu sırasında Türkiye’ye davet etmiştik.Bir kaç hafta önce Eskişehir’de Yekta elinden geldiğince Türk misafirperverliği ile Nancy’i ağırladı.Dün internette bir Kanada gezi sitesinde yayınlalan Nancy’nin notlarını okudum. ( http://realtravel.com/istanbul-journals-j67416101.html ) Türkiye için tüm pozitif bakış açısı ile son derece güzel şeyler yazmış.Ama ben Yunanistan Türkiye sınırında yaşadığı zorlukları okuduğumda çok üzüldüm.Milyonlarca dolarlara reklam filmi hazırlatıp, sınır kapılarına hoşgeldiniz diyerek yardımcı olacak bir görevliyi koyamayanlar mutlu olmuştur..


Artık Orta Amerika rotamızın sonuna doğru yaklaşıyoruz.Managua’da gittiğimiz Panama Konsolosluğu vize için 15 gün beklemeniz lazım deyince Panama’dan vazgeçtik ve baştan planladığımız gibi Kostarika’nın başkenti San Jose’de rotamızı tamamlayacağız.1 Nisan’daki Peru aktarmalı uçuşumuzla Brezilya’ya Rio de Jenerio’ya geçip son haftamızı burada geçireceğiz.

Nikaragua


Turizm adına bütün nimetleri barındıran 6 milyon nüfuslu bu ülke artık Orta Amerika’nın en güvenli ülkesi olma parolası ile ilerliyor.Başkent Managua dışındaki yerlerin bir çoğunda da bu yolda ilerleme sağlanmış.

Türkiye vatandaşları bu ülkeye 3 aya kadar vizesiz seyahat edebiliyorlar. Türkiye’de kullandığımız ATM ve kredi kartları ile her yerde para çekmek ve alışveriş yapmak mümkün.Düşük bütçeli gezginler için ülke fiyatları gayet uygun ve ortalama gezgin bütçesi 15-20 dolar civarında diyebiliriz.

İç kısımları ve pasifik kıyılarında İspanyolca yoğun bir şekilde konuşulur iken Karayip kıyılarında ispanyolca yanında ingilizcede konuşuluyor.Para birimi cordobas ve bugünlerde 1 dolar 19 cordobasa karşılık geliyor.Komşuları Honduras, El Salvador ve Kostarika’ya kara sınır kapılarından yolculuk yapılabiliyor.
Turizm açısından öne çıkan yerler ise volkanları ile İsla de Ometepe, turkuaz sahilleri ile Karayip denizinde bulunan Corn İslands, kolonyal tarz mimarileri ile Granada ve devrim şehri Leon, kuş cenneti Rio San Juan, dağlarda yer alan kahve çiftçilerini ve kovboy yaşam tarzını görmek isteyenler için Matagalpa ve Esteli sayılabilir.

6000 yıl öncesinden yaşam izleri olan bu topraklarda yaşayanlar, 1502 yılında Coloumb’un gelişi ile ilk kez Avrupalı ile tanışmışlar.Hemen ardından 1524’te burayı istila eden İspanyollar Leon ve Granada şehirlerini kurarak buraya yerleşmişler.Daha sonradan gelen İngilizlerde Karayip kıyılarını almış.

Nikaragua 1838 yılında bağımsız olmuş.20 yüzyılda okyanusları bir kanalla bağlamak için en uygun ülke olduğundan dolayı Amerika burayla ilgilenmeye başlamış.1925’e kadar ülke politikasında Amerika dominant bir rol oynamış.Bu tarihten sonra aynı hikaye başlamış.Bir yanda Conservative rejim yani dinciler diğer yanda devrimci sosyalistler.Arka planda ise USA ve karşısında SSCB ve Küba. CIA operasyonları,para yardımları,binlerce ölü,tam bağımsızlık adına savaşanlar,para adına savaşanlar ve sonuçta kayıp bir yüzyıl.

Nikaragua’nın yakın tarihte en önemli özelliği ise Amerika’nın diğerlerinde olduğu gibi buradaki direnişi kolayca kıramaması.1980’de gelen Ronald Reagan hükümetinin Nikaragua’ya bütün yardımları kesip ardındanda amborgo başlatması ve bu konuda diğer dünya ülkelerinede aba altından şamar göstererek onlarında katılmalarını sağlaması ile gücü elinde tutan FSLN solcu hükümeti için zor yıllar başlamış.Hükümetin karşısında savaşan Kontra gerillalara Amerikan para yardımıda artınca ve çevre ülkelerden de para için katılanlar olunca Kontra sayısı 15.000 e kadar çıkmış.

5 yıl süren ambargo ve iç savaşın ardından Kostarika başbakanı Oscar Arias Sanches’in önderliğinde Honduras, Kostarika, El Salvador, Guatemala ve Nikaragua liderlerinin yaptığı anlaşma ile barış sağlanmış.Kostarika başbakanı Nobeli kapmış, Amerika’da Orta Amerika pazarını.Ambargo bitmiş, yardımlar başlamış.Krizlerle geçen 90’lar ve hızla kan kaybeden solculardan sonra son yıllarda Nikaragua’da muhafazakarlar açık farkla iktidarda.Önümüzdeki yıllarda Güney Amerika’daki solun yükselişi burayada yanaşır mı göreceğiz.

Managua


Sabah saat 5’de San Jose’den hareket edecek Tica Bus şirketine ait otobüsümüz için taksi ile 4.30 sularında ofise ulaştık. 25′ er dolar ödeyerek Managua’ya biletlerimizi aldık.Bu yarım saatte 3 ay Nikaragua’da bir köyde gönüllü olarak çalışmış İsveçli Camilia ile tanıştık.Bu gönüllü işlerde bir çok Avrupalı genç çalışıyor ve şu ana kadar tanıştığımız herkes çok güzel insanlar.

Gönüllü çalışarak masrafsız gezen bu kitle sayesinde hemen hemen dünyanın her yerinde Avrupa ülkeleri imajlarını düzeltmişler. Düşünün ki İngilizler, İspanyollar, Fransızlar daha bir kaç yüzyıl öncesinde bu topraklarda hatta Asya’da, Afrika’da milyonlarca insanı katledip bütün maddi değerleri sömürmüşler ama günümüzde ne bu ülkelere ne de vatandaşlarına hiç bir tepki yok, bu ülkelerin şirketleri her yerde karşımıza çıkıyor.Bu pozitif imajın tekrar yaratılmasında backpacker adı altında yollara düşen milyonlarca sırt çantalı genç gerek yardımseverlikleri gerek en zor şartlarda halkın yanında gönüllü olarak çalışmaları ile büyük rol oynuyorlar.Bu yüzdende Avrupa başta olmak üzere Avustralya, İsrail, Kanada gibi ülkelerin hükümet ve ilgili bakanlıkları bu konuda gençlere bütün kolaylıkları sağlıyor.

Nikaragua da devrimin başkenti diye bilinen Leon şehrinde inme planımız otobüsün buradan geçmediğini öğrenince suya düştü.Bu yüzden 12 saatlik yolculukla başkent Managua’ya geldik. Nikaragua dan sonra sıradaki durağımız burası olacak.

Tica Bus terminaline yakın bir yerde bulunan Camilia’nın da kalacağı Guest House Santos’a yerleştik.Pek fazla özelliği olmayan bu hostele iki kişilik oda için kişi başı 6’şar dolar ödedik.Daha önce burada kalmış olan Camilia akşam yemeği için bizi yakında bir restorana götürdü.40-50 Cordobas civarı ücretlere karnınızı doyurabiliyorsunuz.Yemekten sonra hostele dönüp birer bira içmek için bahçeye oturduk. Masamıza önce Finlandiyalı Pete ardından da Amerikalı James katıldılar.Pete son hafta içinde 3 kez 15-16 yaşında çocuklardan oluşan çeteler tarafından soyulmuş.Bir tanesi öğlen saat iki gibi olmuş. Parası, kartları ve ipotunun yanında pasaportununda çalınması yüzünden burada sıkışıp kalmış.Tabi bizim başımıza gelse bir Finlandiyalı’dan çok daha kötü sıkışıp kalacağımız kesin.

Yazının başında dediğim gibi bu ülkeler bu konularda çok koordineli çalışıyorlar.Siz bu yazıyı okurken çoktan Pete’nin geçici pasaportu eline geçti, orijinal yani İsveç’te hazırlananda bir sonraki gezeceği ülke olan El Salvador’un başkenti San Jose’ye DHL ile postalanarak yola çıktı.Finlandiya Nikaragua konsolosunun bireysel olarak telefonla arayarak her konuda yardımcı olmasını, emniyetle temasa geçerek malların peşine düşmesini, telefonda yaptığı esprilerle Pete’yi psikolojik olarak rahatlatmasını kıskanmadım desem yalan olur.

Pasaporta Dikkat!

Masamıza katılan diğer arkadaş ise Californialı. O çete elemanlarına direnmeye kalkınca kolunu kırmışlar.Parası ve kartları gitmiş ama en azından pasaportu duruyor.Ama Kostarika’dan girişte pasaportuna damga vurulmamış.Bu yüzden sabah çıktığı Salvador yolculuğunda sınır görevlileri giriş mührü olmadığından dolayı geri çevirmişler.Bununda rüşvet aracı olarak kullanıldığını ve bu konuda mutlaka pasaportu kontrol etmemiz gerektiğini Belize’de birlikte kaldığımız İsrailli arkadaşımız Meytal bize belirtmişti.James’te sonradan konsolosluğunun yardımı ile bu mühür olayını belli bir ceza ödeyerek çözüme ulaştırdı.
Muhabbet gece geç saatlere kadar sürdü.

Sabah Tulga minibüs ile bir saat uzaklıkta yer alan Leon şehrini gezmeye gitti.Ben ise Mangua’yı iyi tanıyan Camilia’nın rehberliğinde Pete ile birlikte şehri gezmeye çıktım.Bir çok otobüs değiştirerek şehrin değişik yerlerini gezdik.Otobüs ücretleri 2.5 cordobas yani doların sekizde biri.Managua diğer şehirlerde gördümüz gibi bir merkeze veya tarihi bir meydana sahip değil.Tarihi bölge 1972 yılında meydana gelen depremle yerle bir olmuş sonradan da yerine çarpık kentleşmeyle apartmanlar yapılmış.Önce gittiğimiz Metro Centro denen merkeze buraya yapılan Metro alışveriş merkezi sebebi ile bu isim verilmiş.Büyük bir alışveriş merkezi dışında görülecek bir şey yok.

Mercado Central

Ordan sonra gittiğimiz Mercado Central ise uçsuz bucaksız bir halk pazarı. Burada ne ararsanız bulmak mümkün. Camilia Semana Santa sebebi ile çarşının olağan dışı bir durgunlukta olduğunu söyledi.Çarşı içinde bir sokakta yürürken bir kadın bağırarak bize bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Biz bir şeyler satmaya çalıştığını düşünerek oralı olmadık ve yürümeye devam ettik.Sokağın sonuna yirmi metre kala tam sokakların kesiştiği dört yol ağzında önümüzdeki adamın üzerine 5 genç atladı.Dört tanesi etkisiz hale getirirken biriside cebinden cüzdanını kaşla göz arasında kaptı.Acı acı çığlıklar atan adamın sesi hala kulaklarımda.Biz 2-3 saniyelik şokun ardından hemen hızlı bir şekilde geri dönüp yürümeye başladık. Bize seslenen kadın size anlatmaya çalıştım duymadınız şeklinde hareketler yapıyordu.

Biraz diken üzerinde de olsa kalabalık sokaklardan ayrılmadan çarşıyı gezdik. Oradan sonra yine başka bir otobüse atlayarak yerel meyhanelerin bulunduğu bir yere gittik. Birer bira içelim dedik ama yan masadan ısmarlanan ikincileride arkadaşları kırmamak için içtik. İşinde gücünde olan halk yardımcı olmak ve misafirperverlik göstermek için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Nikaragua insanının bu özelliğini buraya gelmeden önce bir çok insandan duymuştuk.Buradan sonra hostelin bulunduğu bölge tarafında yer alan başka bir alışveriş merkezine, Plaza Inter’e gittik.Karnımızı doyurup çarşıyı dolaştık.Bu alış veriş merkezleri kapıda yer alan güvenlik görevlileri sayesinde adeta kurtarılmış bölge olmuşlar. Özellikle hava karardıktan sonra şehirde dışarı çıkmak isteyen herkes buralara akın ediyor.Akşam saatlerinde hostele döndük.Konu konuyu açtı gene geç saatlere kadar muhabbet devam etti.
Sabah son kez şansımızı denemek üzere Tulga ile birlikte Panama Konsolosluğuna gittik.Vize için bir takla atmadığımız kaldı ama nafile, yapacak bir şey yok.Gene aynı sebep Panama’dan araştırma yaptırılacak ve bu en az 15 gün sürer. Ne yapalım? dedik, ve konsolosluktan çıktık. Hostele dönüp çantaları toparlayıp emanete bıraktık.Çantasız olmak ne kadar güzel bir duygu.Hedefimiz karşı yönden gelen bir çok gezginden methini duyduğumuz Ometepe adasına gitmek.


Hostelin yanındaki caddeden 102 nolu otobüse atlayarak Metro Centro alışveriş merkezinin hemen karşısında yer alan otobüs terminaline gittik.Amacımız saat 14.30’da Granada’dan kalkacak ve sadece pazartesi ve perşembe günleri işlyen ferry bota binmek.25 Cordobas ödediğimiz minibüsle 45 dakikada Granada’ya ulaştık. Managua’dan sonra sanki bambaşka bir ülkeye geldik.Güzel sokalar, tarihi evler, faytonlar, restoranlar ile tam bir turizm şehri Granada.

Sokakları dolaşarak iskeleye doğru yürüdük.Bir süre bilet kuyruğunda bekledik.Gişedeki memur o kadar yavaş işlem yapıyordu ki 15 dakikada ancak 5-6 kişiye bilet kesebildi.Tam bize 2 kişi kala gişeyi kapatmaz mı.Orada sıcağında etkisi ile damarım attı ve bu gezide ilk kez sinirlenip bağırmaya başladım.Kadın pek oralı olmasada arkadaki gemi görevlilerinden bir tanesi tamam sakin olun ben helledeceğim gibisinden işaret yapınca sakinleştim.Yan kapıdan bizle birlikte 7-8 kişiyi daha içeri alıp 80 cordobasa bilet verdiler.

Geminin iç kısmı sinema, güvertesi ise plaj görüntüsü veriyor.Film izlemek isteyenler içeride, hamaklarda yatmak veya yere uzanmak isteyenlerde güvertede takılıyor. Biz güverteye uzandık. Acıkınca da restorandan tabldot yemeklerimizi aldık.Gün batımı ile birilikte yaklaştığımız adanın volkanlarla süslenen manzarası muhteşemdi.Dört saat süren bu keyifli gemi yolculuğu ile Ometepe adasına vardık.İskelede bekleyen minibüslerle buraya en yakın yerleşim yeri olan Altagracia’ya 10′ ar cordobas ödeyerek gittik.Konaklama için tercihimiz Hostel Castillo oldu.

Hiç bir eksiği olmayan ve bizden sonra gelenlerin bir kısmının yer bulamadığı hostele iki kişilik oda için kişi başı 4’er dolar ödedik.Güzel bir yere gelmenin mutluluğu ile bahçede soğuk biralarımızı içip muhabbet ettik.
Sabah yarım günlüğü 4.5, tam günlüğü 9 dolara kiralanan bisikletlerden kiralayarak Santa Domingo plajına ve Ojo de Agua yani suyun gözü denilen gölete gittim. Nikaragua’da olduğu gibi Plajda kafeteryalarda çalışan gençlerle, yolda dinlenmek için ayaklarımı sokarak oturduğum nehir kenarında çamaşır yıkayan kadınlarla ispanyolcam yettiği kadar muhabbet ettim. Çok beğendiğim Ojo de Agua’da uzun süre takıldım. Bol bol yüzüp, gölet kenarında yemek yedim.Bu adaya gelenlere çevreyi bisikletle gezmelerini tavsiye ederim.

Altagracia- Omatepe

Adada ki en önemli etkinlik ise tabi ki iki Volkandan birine tırmanıp zirvede, krater içinde oluşan gölde yüzmek. Ben bu gezi sırasında Şili’de volkanik dağ tırmanışı yaptığım için rehberle yapılan bu tırmanışa ekstra bir bütçe ayırmadım.8 ile 10 saat arası süren bu tırmanışlar 40 dolar civarı ücretlere rehberler eşliğinde düzenlenen turlar ile yapılıyor.
Öğleden sonra ise kaldığımız Altagracia kasabasını gezdim.Sakin ve sessiz bir yer.Halk kendi halinde işi gücü ile uğraşıyor.Güleryüzlü ve yardımseverler. Ometepe’de yollarda karşılaştığımız insanların anlattığı Nikaragua’nın tadına vardım. Bunu Managua’da anlayabilmek çok zor.İkinci akşam yemeğimizi hostelde yiyerek gene bahçede takıldık.Orta Amerika’da en yoğun gezgini burada gördüm.Gene daha tur acentelerinin keşfedemediği bir güzellik bulunmuş ve tur müşterileri buraya gelene kadar bu bozulmamış insan ve doğa güzelliğinin tadı çıkartılıyor.

Son Gün

Son gün Altagracia’dan Amerikan okul otobüslerinden biri ile adanın diğer yerleşim yeri Moyogalpa’ ya geçtik.Nikaragua gibi Burası da ufak bir yerleşim.Adadaki tek bankamatik burada bulunuyor ve bu yüzden gelirken yanınızda bir miktar nakit bulundurmanızda fayda var. Kasabayı bir süre gezdikten sonra adaya en yakın şehir olan San Jorge’ye 40 cordobasa bir saatte giden ferry bota bindik.İskelede bekleyen artık aşina olduğumuz okul otobüslerinden bir diğeri ile de 25 cordobas karşılığı 2 saatte tekrar başkent Managua’ya döndük.
Hostele dönmeden önce Metro Centro’dan Nikaragua hatırası olacak birer tişört aldık.Bu gezi sırasında en çok beğenerek aldığım tişört bu oldu.Ardından 102 nolu otobüsle çantalarımızı bıraktığımız Guesthouse Santos’a ulaştık.Yürüyerek 5 dakika uzaklıkta bulunan Tica Bus Terminaline giderek ertesi sabah saat 6’da kalkacak San Jose otobüsüne 15’er dolar ödeyerek bilet aldık.Nikaragua dan sonra artık sırada Orta Amerika’da ki son ülkemiz Kostarika var.Herkese selamlar…

admin

emrah kurtulmus

You May Also Like

Honduras Gezisi

Küba’ya Son Bilet

Orta Amerika Gezisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir